Bölüm Müziği : Yann Tiersen - Mother's JourneyYiğit'ten
Teoman ve Ceren'in ziyaretinin üzerinden 2 ay geçmiş, düğün tarihleri yaklaşmıştı. Mira kendini Türkiye'ye gitmek adına hazırlarken benim sayısız şüphem ve korkum vardı. Mira her geçen gün daha çok hareketsizleşiyor, hemen yoruluyordu. Çok güzel bir hamile karnı olmasının yanı sıra yüzü gittikçe çöküyordu. Günün çoğu kısmını uyuyarak geçiriyor, uyandığında ise tüm o uykulara rağmen yine de cansız görünüyordu. Bunun yanı sıra ona fark ettirmesem de yakın geçmişten bir çok ayrıntıyı unutup çoğu şeyi ilk defa duyduğunu sanıyordu. Doktor Koral ve buradaki doktorumuz William'a göre bu olası bir durumdu. Fakat karımın gözlerimin önünde bir nevi eriyip gitmesine dayanamıyordum.
Hazal'ın ortaya sunduğu fikir sayesinde evimizde yarı zamanlı bir çocuk yuvası oluşmuştu. Çocukların Türk ve yabancı olarak karışık olması Berke adına çok iyi bir ilerlemeydi. Hem yabancı dilini pekiştiriyor hem de kendi dilinden çocuklarla güzel paylaşımlar yapabiliyordu. Çocuklarla ilgilenen Mete'nin kız arkadaşı olan Hazal çok özverili bir kızdı. Çoğu zaman akşam yemeğine Mete ile beraber bizimle kalıyorlardı ve buradaki dostlarımız haline gelmişlerdi.
Yatak odasında yere boydan boya uzanan pencerenin yanındaki berjerde oturmuş Baba Olma Sanatı adında bir kitabı okuyup Mira'nın uyanmasını beklerken birden boynuma sarılan kollar ile irkildim.
"Günaydın en yakışıklı baba."
Sesi ne kadar çabalasa da yorgun çıkıyordu, ama boynuma sarılı kolları tam aksine güç doluydu.
"Günaydın her şeyim, nasılsın bugün."
Hafifçe çekip onu dizime oturttum, yüzündeki saçı kulağının arkasına yerleştirdim.
"Çok iyiyim, bugün bizim utangacın cinsiyetini artık göstereceğini düşünüyorum."
"Gerçekten iyi misin? Bak cinsiyeti yarın öbür gün de öğrenebiliriz. Eğer yorgunsan bugün de dinlenmeni istiyorum."
Küçük bir çocuk gibi yüzünü buruşturdu, elini karnına götürdü.
"Hayır, bugün gidelim ben iyiyim. Saate baksana, öğleni geçeli çok olmuş saat resmen üç."
Haklıydı, uzun süredir uyuyordu. Bebeğimizin cinsiyetini öğrenmeye o kadar hevesliydi ki, mor göz altlarının üstünde ışıldayan gözlerini es geçemiyordum.
"Tamam öyleyse, seni giydirelim, sonra karnını doyuralım ve Berke'yi de alıp çıkalım." dedim pes edip.
Bana sıcacık gülümsemesini gönderip dizimden kalktı ve lavaboya yöneldi. O lavabodayken kıyafet dolabından kıyafetlerini seçip yatağın üzerine yerleştirdim.
"Güzel seçim Yiğit Soylu." dedi gülümseyerek çıktığı lavabodan.
"Giyinmene yardım edebilirim."
"İyiyim, abartıyorsun Yiğit. Sadece hamileyim, ve biraz tümörüm var."
O bunları söylerken gülümsüyordu ama benim kalbimin derinlerinde bir yerde dikenlerle dolu otlar yeşeriyordu.
O giyinmeye başladığında sessizce onu izlemeye başladım. Uzayan saçları çıplak sırtına serbest kaldığında, iç çamaşırını birleştirmek için ince ellerini sırtında birleştirdiğinde ufak dokunuşla ona yardım ettiğimde ürperdiğinde, üstünü giydiğinde üstündekini karnını okşayarak düzelttiğinde.... Her hareketine aşıktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
OLVİDAR (Unutmak) -TAMAMLANDI-
Narrativa generaleBir hastalık ansızın sizi uykuda yakalayıp öylece yaşamınızı anlamsızlığa boğabilir miydi? Peki anlamsızlıkta anlam aramak bir denizin dibindeki kum taneleri arasında ufacık bir boncuk aramayla ne kadar eş değerdi? Mira 20 yaşında uykuya dalıp 26'sı...