Bölüm Müziği : Windir - Norrøn Seier
Yiğit'ten
Acı ile gözlerimi araladığımda karanlık oda da bir sandalyenin üzerinde oturur vaziyetteydim. Gayri ihtiyari ellerimi oynatmaya çalıştığımda arkadan bağlı olduğunu fark ettim, bir yandan gözlerim Selimi ararken bağlı olan ayaklarımı da oynatmaya çalışıyordum. Yan tarafımda başı yanına düşük bir şekilde duran Selim'i gözlerim bulduğunda sessizce seslenmeye başladım.
"Selim."
Büyük ihtimal baygındı, sesimi duymuyordu. Sessiz ama sert bir şekilde yineledim,
"Selim!"
Selim sonunda sesimi duyup gözlerini araladığında ağzından ilk çıkan şey acı içinde bir inilti oldu. Gerçekten pis dövülmüştük, benimde en az onun kadar ağrım ve acım vardı. Anlayabiliyordum.
"Ah... Her yerim, her yerim ezilmiş gibi."
"Üstüne üstlük burada mahsur kaldık, bağlamışlar bizi." dedim.
Selim dediklerimin üstüne el ve ayaklarını çekiştirmeye başladı hızlı hızlı.
"Bu nasıl olur, neredeyiz biz. Bizden ne istiyorlar bunlar?"
Selim şaşkınlık ve kızgınlık içinde sıralıyordu.
"Bilmiyorum Selim, öğreneceğiz. Öğrenmek zorundayız."
Tam bu sırada olduğumuz odanın kapısı açıldı, karanlık odaya kapıdan giren ışık biraz olsun aydınlatırken kapanması ile tekrar karanlığa gömüldük. İçeri giren kişinin yüzünü net olarak görememiştim.
"Yaramazlar uyandı demek..." dedi ses.
"Sen kimsin ulan!" diye haykırdım önümdeki karanlığa.
"Şş şş, sakin ol yaramaz. Öncelikle sen kimsin?" dedi.
"Bilmiyor musun kim olduğumu?"
"İsim soy isim olarak evet, fakat bana bir şey ifade etmiyor. Namın burada yürümez koçum."
Sinirim iyice tepeme çıkmıştı,resmen benimle oyun oynuyordu.
"Kes zırvalamayı da benden ne istiyorsun onu söyle!"
Yüzünü göremediğim adam kinayeli bir şekilde gülmeye başladı, ardından sesi ciddileşti.
"Senden bir şey istiyor olsam sana söylememe gerek kalmadan almış olurdum zaten emin ol Yiğit Soylu. Asıl sen benden ne istiyorsun da yanında adamınla benim yerimde sorun çıkartıyorsun?" dedi.
Bu kadar kendinden emin olması, bizi içeri dahi aldırmaması kafamdakileri tamamlıyordu.
"Oğlumu kaçırttınız ulan! Küçücük çocuğu kaçırdınız evimden! Küçücük çocuktan ne istediniz bir s*ktiri boktan ihale için söylesene! Silah dayamakta ne, böyle adamlık mı olur!"
Ben sinirle devam edecekken adam konuşmamı kesti.
"Hey hey hey, sen ne diyorsun be? Ne çocuğu, ne kaçırması?"
"Bilmezlikten gelme, ödeteceğim bunu size. Anladın mı!"
"Bizi hafife almayın, bunun devamı-"
Adam bu sefer daha sinirli bir şekilde kesti benim ardımdan konuşan Selim'in sözünü.
"Ulan bir sus! Anlamıyor musun biz öyle bir şey yapmadık. Senden böyle bir intikam almaya kalksak bu asla oğlun olmazdı. Çocuklara ve kadınlara dokunmak bize yakışmaz. Bu ya sen olurdun ya da o kodaman baban olurdu."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
OLVİDAR (Unutmak) -TAMAMLANDI-
General FictionBir hastalık ansızın sizi uykuda yakalayıp öylece yaşamınızı anlamsızlığa boğabilir miydi? Peki anlamsızlıkta anlam aramak bir denizin dibindeki kum taneleri arasında ufacık bir boncuk aramayla ne kadar eş değerdi? Mira 20 yaşında uykuya dalıp 26'sı...