Titreyen bacaklarımı zorla da olsa hareket ettirip uzandığım yerden kalkmıştım. Ben ona şaşkınca bakarken o beni bir güzel süzmekle meşguldü. Kuruyan dudaklarımı dilimle ıslatarak gözlerimi ondan çektim ve yere odakladım. Ona sarılmak istiyordum ama bu doğru gelmiyordu. Tanrım, neden sakin olup ona sadece 'merhaba' demiyordum ki?
Benim aksime o oldukça sakindi çünkü benim aksime o karşısında duran kişiye aşık değildi, onu nefes aldığı her saniye özlemiyordu, kalbi defalarca kırılmamıştı. Cidden ne drama kraliçesiyim ama.Burada ne arıyordu ki? Hâlâ evimizde olduğumu biliyordu ve anlaşılan biz mesajlaşırken çoktan buraya gelmek için yola çıkmıştı bile. Bu saçmalıktı. Buraya gelmesi yanlıştı çünkü ben buradaydım.
"Burada ne işin var?"diyerek kollarımı göğsümde birleştirdim ve ağırlığımı sağ bacağıma verecek şekilde durdum. Sinirli ses tonuma karşılık olarak alaycı bir gülümseme takındı ve bana doğru birkaç büyük adım attı. Gözlerim bu hamlesiyle büyürken geri çekilmek yerine meydan okurcasına yerimde durmaya devam ettim. Bu hareketim yüzündeki sırıtışı daha da büyüttü ve gelip tam karşımda durdu. Son hız atan kalbimin sesini duymaması için içten içe dua ettim ama yine de meydan okumaya devam ederek gözlerimi onun gözlerine diktim.
"Sence ne işim var?"diye soruma soruyla karşılık verdi. Gözlerimi devirerek ofladım. Gizemli takılmayı bırakmalıydı ama galiba karşısında onun her haltını bilen birinin durduğunu unutmuştu. Aha! Beni unutmuştu. Tekrar yüzüme acımasız gerçekleri vurmuştum. Psikopatın tekiyim. Hatta acı çekmekten zevk alan birer mazoşist.
"Bilmiyorum."dedim ve kollarımı göğsümde hizaladım. Gerçekten, bilmiyordum.
Yüzünde her zaman kalp ritmimi değiştiren o yarım gülümsemesi oluşurken gözlerimi kırpıştırdım ve iç çekmemek için kendimi tuttum. Güzel yüzü yavaş çekimde benim yüzüme yaklaşırken kuruyan dudaklarımı dilimle ıslattım. Ela gözleri kısa bir süre yüzümde gezindikten sonra dudaklarımda takılı kaldı. Ah, hayır.
Gözlerini kapatarak üzerime daha fazla eğildi. Gözlerim benden izinsiz kapanırken dudaklarım yanmaya başlamıştı. Düzensizleşen nefesimi kontrol etmeye çalışarak tüm irademi toplayarak geri çekildim. Özlemle kavrulan dudaklarım bunu yaptığım için sızlanıyorlardı."Ne yapıyorsun?"diye sordum sanki az önce gözlerini kapatan kişi ben değilmişim gibi. Özgüven, hatta kibir içeren ses tonum yüzünden kendimi yumruklamak istiyordum. Neden beni öpmesine izin vermedim ki? Sadece birkaç saniye bekler sonra da geri çekilerek mağdur ayaklarına yatar, saf kızı oynardım.
O da az önce benim yaptığım gibi gözlerini birkaç kez kırpıştırdı, sonra da elini ensesine koydu. Bu hareketi biliyordum. Utanmıştı.
"Bilmiyorum."diye dürüstçe konuştu. Aylar sonraki ilk görüşmemiz böyle mi olacaktı? Kuru, hiçbir duygu içermeyen cümleler, soğuk tavırlar.
"Buraya neden geldin, Zayn?"diye ısrar ettim ve gözlerimi ona diktim. Hâlâ daha nefeslerim düzensizdi. Az önce beni öpmeye çalıştı. Peki ama neden? Onun lanet derecede güzel bir sevgilisi yok muydu? Vardı. Her yerde ona ne kadar aşık olduğunu söylemiyor muydu? Söylüyordu. Öyleyse bu tavrı da ne? Tekrar beni yıkmak için gelmişti, tekrar bu işi kendisine misyon edinmişti.
"Sana bir teklifim var."dedi ve işaret parmağıyla yüzümü işaret etti. Benim gözlerim o sırada parmağına takılı olan siyah yüzükte ve yeni yaptırdığı 'ışın kılıcı' dövmesindeydi. Neymiş, karanlıkta ışıldıyormuş. Aman ne büyük numara.
"Nedir?" Bıkkınlık içeren ses tonuma karşılık bana sinirli bir bakış attı, aynı zamanda biraz da şaşkınlık içeriyordu çünkü bu tavrı benden beklemiyordu. Hem onu bu kadar iyi çözmüşken, hem de yaptığı hareketlere anlam vermekte zorluk çekiyordum. Ne biçim bir paradokstu bu böyle?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Shout Out To My Ex/Zaylena
Fanfiction"Kız arkadaşın, senin hakkında şarkı yazmayı kesmemi söylüyor."