Azat, ertesi güne yeni bir enerjiyle uyandı. Artık kafasında bir strateji, kalbinde biraz olsun rahatlama vardı. Çizdiği yol kısa ve basitti. İyi bir gözlem yapıp benzerlerini uygulayacaktı. Erkenden ayrıldı yatağından. Sinek kaydı traşını olup giyindi. Gözlerinin içi parlıyordu. Her zaman odasından çıkıp okula gitmeyen ayakları, bugün her zaman ki hızını artırmıştı sanki. Derslere biraz daha ciddi girip öğrencilerle ders dışında muhatap olmuyordu. Öğretmenlik kimliği yerleşene kadar mesafeli olmaya karar verdi. Derslere zamanında girip müfredattaki etkinlik ne ise onu kitaptakine benzer şekilde uygulayıp teneffüs zili çalana kadar öğrencileri meşgul ediyordu. Öyle ki çocuklar bazen yazı yazmaktan soru sormaya fırsat dahi bulamıyorlardı. Yine aldığı kararı olabildiğince kusursuz uygulayamaya çalıştığı bir gün öğle arasında yemeğini yemiş erkenden okula dönmüştü. Daha doğrusu Zeynep Öğretmenin okula girdiğini görünce belki karşılaşıp konuşma fırsatı doğma ihtimaline karşı okula girmişti. İçeri girer girmez hızlanıp aradaki farkı kapatmaya çalıştı. Zeynep öğretmen, öğretmenler odasına girerken Azat da neredeyse hemen arkasındaydı. İçerden bayan müdür yardımcısı Leyla Hanımın kızgın sesi geliyordu. Zeynep Öğretmen, içeri girince Azat da kapının pervazına yaslanıp kollarını göğsünde bağladı. Onu yakalama fırsatını kaçırdığına üzülürken Leyla Hanımın bir kız öğrenciyi kenara çekip azarladığını fark etti.
'' Kızım söylesene sen çaldın dimi? Ben size kaç kere söyledim hırsızlık yapmayın diye. Yurtta her gün bir şey kayboluyor ya. Hanginizle uğraşacağımı şaşırdım. Eğer sendeyse getir bana ver. Bak arkadaşının ailesi aradı. Vermezsen buraya gelecekler. Büyük ceza alırsın karışmam.''
Leyla Hanım, öğretmenler odasında köşedeki koltuklardan birine oturmuş, karşısında ayakta bekleyen, başı önündeki kız öğrenciye kızıp itiraf etmesi için zorluyordu. Azat gibi Zeynep Öğretmen de olanları görünce hemen müdahale etti. Leyla hanımın yanına gidip araya girdi.
'' Leyla hocam. Müsaade ederseniz bir de ben konuşayım Dilek'le. Belki anlatacakları vardır.''
'' Valla iyi olur Zeynep Hanım. Her gün biriyle yüz göz olmaktan bıktım. Ben odamdayım.''
Leyla Hanım, kalkıp gidince aynı koltuğa oturan Zeynep Öğretmen, Dilek'in de oturması için yer gösterdi. Başı önünde gösterilen yere oturan kız öğrenci konuşacak gibi değildi.
'' Dilek! Ne hissettiğini anlayabiliyorum. Çünkü ben de senin yaşlarındayken böyle şeyler yapardım. Bana ait olsun, olmasın gördüğüm, hoşuma giden ne varsa alırdım. Sahibine hiç söylemeden hem de. Annemle misafirliğe giderdik, gittiğimiz evin çocuklarının oyuncak bebekleri olurdu. Kimseye söylemeden çantama koyar götürürdüm. Sonra okulda bir arkadaşımın tokasını beğenirsem hemen alırdım izinsiz. Ama tüm bunları neden yapardım biliyor musun?''
Dilek, Zeynep öğretmenden suçlayıcı bir konuşma beklerken onun da aynı şeyleri yaptığını anlatmasına çok şaşırmıştı. Sorulan soruyla birlikte Dilek, konuşmasa da o ana kadar eğik olan başını yukarı kaldırıp güzel yüzlü öğretmeniyle göz teması kurdu. Artık yere bakmıyor, anlayan gözlerle ''dinliyorum'' diyordu. Bu değişiklikten, yönteminin doğruluğundan emin olan Zeynep Öğretmen kendi sorduğu soruyu cevapladı.
'' Çünkü yaptığım şeylerin kötü olduğunu bilmiyordum. Kötü niyetle yapmadığım sürece bu beni hırsız yapmaz. Ben güzel olan her şeye sahip olabilirim diye düşündüğüm için yapıyordum. Hırsızlık kavramından haberim yoktu. Tamamen güzel olan şeylere zaafımdan kaynaklanıyordu. Ve bunun ne kadar yanlış olduğunu büyüyünce anladım. Şimdi sana gelince. Ben o parayı kötü niyetle almadığını çok iyi biliyorum. Sen hırsız değilsin. Ve şimdi bunu bize göstermenin tam zamanı.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BANA ANNEMİ GETİR (TAMAMLANDI) KİTAP OLDU
Roman pour AdolescentsHeyecanla okumanız dileğiyle...