1.BÖLÜM

12.2K 886 272
                                    

Nihayet sonu gelmişti bu bitmek bilmeyen bekleyişin. Üç hafta boyunca yapılan hazırlıklar, günlerce süren gözlemler, tekrarlar,ihmal edilmeyen ihtimaller... Ve işte o an. Duvarın üzerine, o soğuk taşa yaklaşık iki buçuk saat önce yüzükoyun uzanmıştı. Kalın kamuflajına rağmen soğuk, vücuduna ulaşmayı başarıyordu. Ama içinde yanan heyecan ateşi soğuğu hissettirmiyordu bile.
Havadaki hafif esinti ve kışın son ikramı olan ince kar taneleri, dikkatini ara ara çekiyordu. Dürbününün ayarını sürekli kontrol etmekten geri durmuyordu. Ne kadar heyecanlı olursa olsun bu sessiz bekleyiş fazlasıyla rahatsız ediciydi. İsmi sır gibi saklanan bir ülkede, hiç tanımadığı bir insanı, kar altında, uzanmış vaziyette, önünde amerikan yapımı 408 kalibrelik 2 km. menzilli 12 kg. ağırlığında uzun sniper tipinde koca bir cheytac suikast silahı...
Bu şartlarda sıkılmak kimin aklına gelirdi ki. Ama onun geliyordu işte. Bu ilk değildi çünkü. Dünyanın acımasız çizgisine bakınca da son da olmayacaktı. 2 hafta boyunca sürekli bu çatıya gelmiş, burada yemiş, içmiş, müzik dinlemiş, hatta bilgisayarıyla oyun bile oynamıştı. Karşı binadaki üstten dört, soldan yedinci camdan ofisin içini izliyordu. Hedefin giriş çıkış saatleri, verdiği molalar, gelen gidenleri, herşeyi ama herşeyi izleyip not etmişti. Artık sona gelmiş, hedefi x edip güzel ülkesi Türkiye'ye geri dönecekti. Dürbününe son bir ayar çekti. Havadan gelen küçük kar taneleri, silahın üzerine konar konmaz intihar ediyormuşçasına yok oluyorlardı. Sağ gözünü kapatıp sol gözüyle dürbüne abandı. Bir hareketlilik sezinledi. Odanın kapısı açıldı. Hedef içeri girdi. Fit vücuduyla spor yaptığını ele veriyordu. Geniş omuzları ve dik yürüyüşü orta yaşına rağmen zinde olduğunu gösteriyordu. Hedef özenle yerleştirilmiş dolabından bir dosya alıp gösterişli masasına oturdu.
Olamaz! Yine başlıyordu. "Hayır. Şimdi olmaz." dedi Aker fısıldayarak. Ama çoktan başlamışti bile.
"Bu adamı neden öldürüyorsun? Sana ne yaptı ki? Başkalarının emriyle neden tanımadığın insanların hayatlarına son veriyorsun? Ayrıca bu insanlar ölmeyi hak edecek ne yapmış olabilirlerdi ki?"
" Kes sesini! Ben bir türk ajanıyım. Ülkeme hizmete ediyorum. Bu adam rahat dursaydı yok et derler miydi? Binadan aşağı bak. Sayısız insan var. Onları neden öldürmüyorum. Çünkü kendi hallerinde yaşıyorlar. Ülkemize zarar veren herşeyi yok et."
" Emin misin? Ülkene zarar verdiğini nerden biliyorsun? Bunların hepsi birer tahmin. Adamın ne yaptığını bilmiyorsun bile. Ya ülkenin değil de birilerinin menfaatine ters düşüyor diye öldürüyorsan. Farkında mısın? Sırf sana "öldür" dediler diye öldürüyorsun. Başka hiçbir sebebin yok."
" Sebep, sebep, sebep! Bir sebebim olmak zorunda ? Hayır tabiki. Beni yetiştirip ülkeme hizmet etme fırsatı veren hocamın emrini yerine getirirken bir de sebep mi aramalıyım."
Cam ofisin kapısının tekrar açılmasıyla çekişme birden yok oldu. Kendine gelip toparlandı. Tüm dikkatini dürbündeki görüntüye verdi. İçeri mini, etekli aşırı bakımlı bir bayan girdi. Abartılı makyajının tazeleğinden bu oda için yapıldığı göze çarpıyordu. Sevgilisi miydi? Ya da eşi mi? Kadın önce masanın kenarındaki bir kaç eşyayı yana kaydırıp masaya oturdu. Tutkulu hareketleri hedefin ilgisini çoktan çekmişti bile. Bacak bacak üstüne atan kadın belli ki hedeften birşey isteyecekti. Bilemedi. Maddi birşeydi muhakkak. Çok tuhaftı. Bir kadın bir erkeğe kapı aralıyordu. Kendisi tam tersi bir durumu bile yaşamamışken ya da anlaması bile güçken kadının erkeğe davetkâr davranmasını son derece tuhaf buluyordu. Ne olduğunu anlamadan bir anda kadın masadan indi. Ve toparlanıp kendine çekidüzen verdi. Biraz gerileyip vakur bir moda geçti. Kaşlarını kaldırmış, göz kapaklarını hafif indirmişti. Mağruriyetin o sembolleşmiş yüz ifadesi yerleşmişti yüzüne. O anda hedef kapıya baktı. Ve kapı tekrar açıldı. Belli ki gelen kişi içeri girmeden önce kapıyı çalmıştı. Gel denmesini bekleyip içeri girmediğine göre gelen kişinin muhtemelen bir alt çalışan olduğunu düşündü Aker. İçeri giren adamın elindeki dosyada bu tespitini doğruluyordu. Dosyalı çalışan, havalı kadına başıyla nazikçe selam verdi. Hiç oralı olmayan havalı kadın nerden çıktın der gibi bakıp sinirini içine attı. Olanları tahmin etmekte zorluk çekmeyen çalışan, masaya kadar ilerleyip elindeki dosyayı masanın üstüne koydu. Hedefin yanında, ayakta, masaya doğru eğilmiş, hedefe birşeyler gösterip birşeyler soruyordu. Hedeften aldığı cevaplarla ara ara küçük notlar yazıyordu. Bu işin uzun süreceğini düşünen kadın dayanamayıp birden ayağa kalktı. Birşeyler söyleyip odadan çıktı. Yaklaşık 15 dakika sürdü görüşmesi. Sonra çalışan da dosyayı toparlayıp odayı terk etti. Yalnız kalan hedef, ani bir dönüşle cam tarafındaki bilgisayarına döndü. Bir an göz göze geldiklerini sandı Aker. Dürbününün yakınlık ayarı son haddindeydi. Odaya karşı binadan değilde hemen camın arkasından bakıyordu sanki. O kadar net ve yakındı herşey. Bir anlık farkedilme korkusu Aker'in içine doğup ince bir sızı gönderdi bacaklarına. Ağzı kurudu bir anda. Nefes alış verişi düzensizleşti. Bütün hazırlıklar boşa gidemezdi. Hedef bakışlarını bilgisayarının ekranına indirince Aker, rahatlayıp tuttuğu nefesini atmosfere bıraktı. Bir dakika. Yine aynı şey oluyordu. Hedef, kafasını tekrar kaldırıp kaşlarını çatarak cama baktı. Bir şeyi farkettiği kesindi. O kadar mesafeden çıplak gözle nasıl da görebilmişti. Aker'in kalbi hızla atmaya başladı. Hedef, pürdikkat kendisine bakıyordu. Resmen göz göze geldiler. Kaçmalı mıydı? Hayır. Hareket etmesi herşeyi daha da berbat edebilirdi. İyi de bu adam, karanlık bir havada siyah namluyu, siyah kıyafetli kendisini nasıl görebiliyordu diye şaşırdı Aker. Hedef gözlerini camdan ayırmadan yavaşça ayağa kalktı. Cama doğru yürüdü. Hedef, cama yaklaştıkça Aker eriyordu. Kendisini hedef almış bir namlunun karşısında böylesine rahat davranmasını takdire şayan buldu Aker. Köşeye sıkışmış bir kurban gibi hissetti. Ne yapacağını kestiremiyordu. Tetiğe basmak geldi aklına. Ama bu tedirginlikle vuramama ihtimali de vardı. Ayrıca '' tetiğe basacağın anı silah sana fısıldar'' derdi hep hocası. ''O an kendisini hissettirir.'' derdi. Ama şuan gerilimden başka birşey hissetmiyordu. Hedef, cama yaklaşıp hafifçe öne doğru eğildi. Resmen Aker'e bakıyordu. Asker yakalandığından emin olurken ''Allah kahretsin'' dedi sessizce.

BANA ANNEMİ GETİR (TAMAMLANDI) KİTAP OLDUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin