Azat, kulaklarına inanamıyordu. 13-14 yaşlarındaki bir bacaksız resmen kendisini kandırmış, parasını almıştı. Üstelik müdürün sürekli uyardığı, çok hassas olduğu, yasak olan sigarayı içmek için. Büyük istihbarat birimlerinin bile oyunlarını kolayca çözebiliyorken şimdi küçük bir çocuk tarafından kandırılıyordu. Bir an yeteneklerinin zayıfladığını düşündü. Sonra da eskiden beri çocuklardan korkmakta ne kadar haklı olduğunu... Nasıl da yutmuştu zokayı. Bir de nasıl duygulanmıştı çocuğu dinlerken. Koridordaki rahat hareketlerinden, grubunun lideri gibi davranmasından anlamalıydı. Gariban çocuklar ilk bakışta kendilerini belli diyordu zaten. Ama bu çocuk asla gariban olamazdı. Değildi de. Azat da bunu acı bir tecrübeyle anladı.
Çocuğu dinlerken ki naif duyguları, yerini su kaynatacak derece de kızgınlığa bıraktı. Azat, hayatında ilk defa böyle aldatılmıştı. Saklandığı yerden çıkıp çocuğa haddini bildirmeyi düşündü. Ama küçük bir çocuktu karşısındaki. Unutmamalıydı ki kendisi de bir öğretmendi ve karşısındaki de öğrenciydi. Gidip dövemezdi ya. Hakaret edip bağıramazdı da. Ama çocuğun yaptığı da yanına kalmamalıydı. İntikamını nasıl alacağına dair bir şeyler düşündü. Aklına gelen şey her ne ise gözleri parıldadı. Alnı açıldı. O an ki duruşu, operasyon da başarılı olmuş Aker'i anımsatıyordu. Birçok intikam yöntemi aklına hücum etmeye başladı. En nihayetinde karşısındaki bir çocuktu. Haddini bildirmek onun için işten bile sayılmazdı.
Duvarın dibine eğilmiş çocukları izlerken yerde hareket eden solucana gözü takıldı. İlk olarak orayı eşeleyip toprağın altından toplayacağı birçok solucanı alabilirdi. Sonra öğrenciyi takip edip paketi saklamasını bekleyebilirdi. En sonunda da solucanları paketin içine doldurup paketi yerine koyabilirdi. Tekrar sigara çıkarmak için paketin ağzını eline çeviren öğrenci eline düşenleri görünce kapılacağı dehşet hali, Azat'ın içini soğutmaya fazlasıyla yeterdi. Veya öğrenci gece yatarken yüzüne silinmeyen mürekkeple '' BEN SİGARA İÇİYORUM. PAKETİ DE ŞURADA SAKLIYORUM.'' Yazıp okula rezil edebilirdi. Bu ihtimallerin hiç birini yapmayacağını o da biliyordu bunları düşünürken. Çünkü öğrencisine böyle bir şey yapamazdı, yapmayacaktı da. Sadece planların sonuçlarının hayaliydi onu böylesine rahatlatan... Çünkü o çocuk da yapmaması gereken bir şey yapmıştı. Kurguladığı planın sonuçlarıyla yetinip gülümsedi. Sessizce bulunduğu yerden ayrıldı. Onları görmüyormuş gibi ortalığa bağırıp yurda girmelerini duyurdu. Sesi duyan çocuklar hızlıca sigaralarından son bir fırt çekip bulundukları kuytuyu terk ettiler.
Her şeye rağmen Azat için yorucu ama akşamki olay sayılmazsa sorunsuz bir nöbetti. Elif'in ısrar eden teyzesinin büyük uğraşları sayesinde yediği birkaç lokma dışında can sıkan başka bir olay olmamıştı. Bütün çocuklar karnını doyurmuş, etüt salonlarında ders çalışıyorlardı. Yurda derin bir sessizlik hakimdi. Azat, tatlı yorgunluğuyla birlikte etüt salonları geziyor, görevini doğru yapıyor olmanın haklı gururunu yaşıyordu. Kontrol etmek için girdiği etüt salonlarının kapı önlerinde durup minik dimağları seyrediyordu. Kimisi okuduğu kitabın içine gömülmüş, kaşlarını çatarak okuduğunu anlamaya çalışırken kimi de minik ellerine büyük gelen kalemlerle bir şeyler yazmaya çalışıyordu. Hepsinin bu yaşlarda böyle disiplinli olmaları, hayalleri olduğunu gösteriyordu. Hayatlarındaki o kadar soruna rağmen gelecekten beklentilerine ulaşmak için olduklarından daha olgunca yaşıyorlardı. Aynı salonda olmanın yanında sahip oldukları bir şey daha vardı: Okumak. Kendilerine verilenlerden çok daha fazlasını, kendilerinden sonrakilere verebilmek için çabalıyorlardı belki de. Bu güzel manzaraya dalıp giden Azat, kafasını kapının pervazına dayamış derin derin düşünüyordu. Yat saati gelince tüm çocukları odalarına gönderdi. Teker teker odaları gezip herkesin uyuduğundan emin olunca nihayet kendi odasına çekilebildi. Kendisini zorlu bir operasyondan çıkmış gibi yorgun hissediyordu. Yatağına uzandı. Gözlerini kapattı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BANA ANNEMİ GETİR (TAMAMLANDI) KİTAP OLDU
Ficção AdolescenteHeyecanla okumanız dileğiyle...