Bip...bip...bip.Bu sesten nedensiz bir şekilde nefret ediyordum.
Biraz çabayla parmaklarımı hareket ettirebilmiştim. Bu başıma tarifsiz bir acı verse de benim için önemli olan bu değildi.
Bipleme sesi arttı. Bununla birlikte kalp atışımın hızlandığını fark ettim.
Gözlerimi açmaya çalıştım. Sanki birbirine dikilmiş gibilerdi. Neredeyse 1 dakika onları açmak için uğraşmıştım. Harika!
Oda krem rengindeydi. Sağ tarafımda storları indirilmiş bir pencere vardı. Sol tarafı görmek için kafamı çevirmeye çalışmamla acı dalgalar halinde vurmaya başladı. İstemsizce ağzım açıldı ama tek bir ses çıkmadı.
Düşünmek dahi acı veriyordu, şu an için herhangi bir hareket acı veriyordu.
Gözlerim açık kalmaktan yorulduğu için tekrar kapattım. Kapı açılma sesi duyduğumda açmak istesem de bunun için çok güçsüzdüm.
"Ben herhangi bir fark göremiyorum hemşire Chang Zi?"
"Ama...gerçekten az önce gözleri açıktı! Parmağının da hareket ettiğine yemin edebilirim. Bakın tansiyonu yükselmiş! Bu uyandığı anlamına gelmez mi?"
"Sizce her yükselen tansiyon hastanın uyandığını mı gösterir?"
Az önce heyecanlı olan ses tonu mahcubiyete dönüştü.
"Hayır, özür dilerim. Sadece...uzun zamandır tek değişikliği buydu, ben de heyecanlandım. Bir daha emin olmadan size haber vermeyeceğim."
Kapı tekrar kapandı.
Aklımda milyonlarca soru işareti oluşmuştu. Şimdi ben bir hastanede miydim? Peki neden?
Korkunç gerçek suratıma hızla çarptı.
Kimdim ben? Neden hastanedeydim? Neler oluyordu?! Neden hiçbir şey hatırlamıyordum?!
Bipleme sesi artık çok daha hızlıydı. Nefes alış verişimin hızlandığını ve ağzımda bir şeyin olduğunu o an fark ettim.
Gözlerimi tekrar açtım. Kolumu kaldırıp ağzımdaki şeyi çekip çıkarmak istedim.
Biraz geç de olsa isteğim gerçekleşti ve bana tonlarca ağırlığında gibi gelen kolum birkaç santim havalandı.
Ardından geri düştü. Acı zonklayarak omzuma tırmandı.
Kafayı yemek üzereydim. Ses çıkarmaya çalıştım. Bip sesinden başka herhangi bir şey duymak istiyordum.
Kendimi zorladım, zorladım ve sonunda ıslığa benzer, kendim bile zor duyabildiğim bir ses çıkarabildim.
Ağlamak istiyordum.
Kapı tekrar açıldı, bu sefer gözlerimi kapatmadım. Cevaplara ihtiyacım vardı.
"Uyanmış! Bakayım, gerçekten uyanmış! Şükürler olsun. Şükürler olsun."
Ses tonundan tanıdığım hemşire Chang Zi odada garip hareketler yapmaya başladı. Sonra durup dibime kadar girdi. Kahverengi saçları arkadan topuz yapılmıştı. Yüzü normal bir insanınkine benzese de ürkütücü derecede orantılı ve pürüzsüzdü.
"Bir an öleceksin sandım. Seninle özel olarak ben ilgilendim hep. Böyle bir hemşireye sahip olduğun için mutlu olmalısın. Diğer hemşireler yoğun bakım hastalarına hiç iyi davranmazlar ama ben onlar gibi değilim. Ee nasıl hissediyorsun?"
Ağzımı açıp konuşmaya çalıştım ama ağzımın içindeki şey engel oluyordu.
"Ah pardon, ağzındakini çıkarayım da konuş."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Consciousness // Min Yoongi
Fanfiction"Gelecek, geçmişin ellerinde doğar." [Tamamlandı] {250317-180617}