Ne diyeceğimi bilmiyordum. Dilim tutulmuştu. Kalbim hızını arttırmıştı. Az önce boşu boşuna yalan söylemiştim. Beni tanıyorlardı.
Demek ki o kadar da iyi kamufle olamamıştım.
Elindeki bardağı bırakıp tekrar koltuğuna yayıldı. Gözlerini kapatıp mutlu mırıltılar çıkarmaya başladı.
Onun o mutluluğunu elinden söküp almak istedim.
Kelimeleri bir araya toparlamayı becerebildiğimde kaslarımı gevşetmeye çalışıyordum.
"Ne demek istiyorsun?"
"Demek istediğim, leydim, burası teröristlerin yuvası ve sen de bizden birisisin. Ancak merak ettiğim, düşündükçe içinden çıkamadığım bir konu var. Bunun cevabını da bana sen vermelisin. Ne dersin?"
Avucunu yala derim.
"Cevap verme zorunluluğum var mı?"
"Ben sana o kadar şey anlatmışken senin bana bir cevabı çok görmen pek de hoş bir davranış olmaz."
Sanırım çıkartmam gereken anlamı çıkartmıştım.
"Cevap verebileceğim bir soruysa yanıtlamaya çalışırım."
Koltukta dikleşti, neredeyse ciddi diyebileceğim bir ifade yüzünü kapladı. Koyu renkli gözlerini benimkilere dikerek konuştu.
"Yakalanmadan morga kadar nasıl gidebildin, oradan nasıl sağ kurtuldun ve başkanın yeğenine ne yaptın?"
"Bu tek bir soru değil yalnız."
"Hepsini bir bir yanıtlarsan öyle olacaktır."
Ciddi olduğunu düşündüğüm için uzatmayı gerek görmedim. Ne de olsa cevapları belliydi.
"İlk olarak, başkanın yeğenine hiçbir şey yapmadım. Merakımdan bakmak istedim."
"İnandırıcı gelmedi. Yalan söylüyorsun."
"Benden cevapları istedin ben de sana onları veriyorum. İnanıp inanmamak sana kalmış."
Elini salladı.
"Tamam, devam et."
"İkincisi morga kadar saklanarak gittim, zekamı kullandım ve birazcık da şanslıydım. Hastaneden sağ çıkmak içinse yardım aldım."
"İzninle bana anlattıkların hakkında düşüncelerimi dile getirmek istiyorum. O hastaneye ajan yolladım, eğitimli özel ajanlar. Ve hiçbiri sağ çıkamadı. Morga kadar ulaşamadılar bile. Onlar bunu yapamazken, senin gibi savunmasız, acemi bir kız nasıl yapar?"
"Belki de düşündüğün kadar savunmasız ve acemi değilimdir."
"Seni öylece buraya aldığımı mı sanıyorsun? Araştırdım. Sabah saatlerinde taburcu olmuşsun daha. Sabah taburcu olup öğleden sonra terörist ilan edildin. Fazla hızlısın. Ya içeri girerken de birilerinden, aşırı yetenekli birilerinden yardım aldın ya da bambaşka bir şey var. Konu Sungrey ise orada şansa yer yoktur."
Kendinden o kadar emin konuşuyordu ki bir an şüpheye düştüm. Daha sonra saçmaladığımı fark ettim. Ben yalan falan söylememiştim. İlk cevap hariç.
"İstediğin cevaplar bunlar. Yalan söylemem için bir sebebim yok. Şimdi gitmek istiyorum."
"Tabii, çocuklardan biri sana odanı göstersin."
Hayır, beni anlamamıştı.
"Tamamen gitmek istiyorum. Yeraltından çıkmak istiyorum. Sizden biri olamam."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Consciousness // Min Yoongi
Fanfiction"Gelecek, geçmişin ellerinde doğar." [Tamamlandı] {250317-180617}