Yanlış duymuş olmalıydım.Min Yoongi gitmişti. Yani, ben hastaneye geri dönerken etrafta değildi.
Eğer gitmediyse de neden bunu yapıyordu? Neden gitmemişti? Neden kendini riske atıyordu? Neden beni saklıyordu?
Sözünü dinlememeye kararlıydım, bu yüzden çırpınmaya başladım. Sinirle ofladı ve beni bir odaya soktu. Oda karanlıktı, yine burnuma çamaşır suyu kokusu geldiğinde istemsizce gözlerimi devirdim. Temizlik odasına girmiştik belli ki.
Tutuşunu gevşetmeden beni çevirdi ve sırtımda duvarın soğukluğunu hissetmeme neden oldu. Her iki kolumu da sırtımda birleştirip tek eliyle tuttu.
Lanet olsun, dışarıdan bu kadar güçlü gözükmüyordu.
Karanlık odada hiçbir şey göremesem de nefes alış verişini duyabiliyordum.
"Beni dinle, sana meraklı olduğumdan veya kahramanlık yapmak istediğimden böyle saçma işlere kalkıştığımı sanma sakın. Kendimce bazı nedenlerim, bazı cevaplara ihtiyacım var ve bunlara ulaşmak için sana ihtiyacımın olduğunu düşünüyorum. Kendimi iyi anlatabildim umarım?"
"Bana ihtiyacın olabilir, bu senin gibi bir pisliğe yardım edeceğim anlamına gelmiyor. Bırak beni de gideyim. Bir daha da karşılaşmayalım."
"Aptal mısın yoksa numara mı yapıyorsun?"
O göremese bile kaşlarımı çattım. Benimle alay mı ediyordu?
"Ne?"
Nefesi yüzüme vurmaya başladı. Birkaç santim ötedeki yüzünden yayılan sıcaklığı hissedebiliyordum. Neden bu kadar yaklaşmak zorundaydı ki?
"Buradan benim yardımım olmadan sağ çıkamazsın. Her yerde aranıyorsun. Ben ölmek istiyorum diyorsan seni tutamam tabii ama senin yerinde olsam kim olduğumu öğrenmeden ölmeyi seçmezdim."
Konuşmak için ağzımı açtım ama söyleyecek bir kelime yoktu. Haklıydı çünkü. Kim olduğumu bulmam gerekiyordu. O kızla ne gibi bir bağlantım vardı, onu da bulmalıydım.
Kafam kaşındığında elimi peruğun altına atmak için Yoongi'nin tutuşundan kurtarmaya çalıştım. Ona saldıracağımı sanarak daha da sıkı tuttuğunda nerdeyse acıdan çığlık atacaktım.
"Sana bir şey yapmayacağım, kolumu serbest bırak artık, acımaya başladı."
Kollarım kurtulduğunda önce onları ovuşturdum. Görmeyeceğini bilsem de Yoongi'nin olduğu tarafa sert bakışlarımı attım.
Elimi kafama attığımda kaşınan şeyin dikişlerim olduğunu fark ettim.
Lee Sang Hee.
Onun kafasının arkasına baktığımda hissettiğim dehşeti hatırladım.
Elimi aynısının Lee Sang Hee'de de olduğunu artık bildiğim kafamın arkasındaki dikişlerin üzerinde gezdirdim.
Uçtan uca. Aynı başlangıç ve bitiş noktaları, tek bir şaşma derecesi yok.
Neyin parçasıydık biz?
Bunların hiçbiri kendi uydurmam olamazdı. Uyandığımda hiçbir şey hatırlamamam, sokakta onun yüzünü gördüğüm anda geçmişten bir parçanın ortaya çıkması, morgda hissettiklerim, ikimizin de kafasının arkasındaki aynı dikiş izleri...Hayır, bunların hiçbiri tesadüf değildi.
Bir şeyin tam ortasındaydık ama ne olduğunu bilmiyordum. İşte asıl öğrenmem gereken buydu.
"Beni duydun mu?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Consciousness // Min Yoongi
Fanfiction"Gelecek, geçmişin ellerinde doğar." [Tamamlandı] {250317-180617}