Kim Jaejoong'un planını kabul etmekle cesur mu davranmıştık yoksa aptallık edip kendi sonumuzu kendimiz mi yazmıştık bilemiyordum.
Ancak benim açımdan epey zorlu bir süreç olduğu kesindi.
"Tekme."
Dediğini yapıp tekme attım. Beni ilk çalıştırmaya başladığında çok sertti. Hiç acımadan saldırıyor, onu engellememi bekliyordu ancak ben dövüşmeyi bilmediğim için dayak yemek dışında hiçbir şey yapamıyordum.
Ona bunu söylediğimde çok şaşırmış, bildiğimi sandığını söylemişti. Daha sonra sıfırdan başlamıştık ve şimdi hareketlerini okuyabiliyordum.
Yoongi'nin beni çalıştıracağını sanmıştım ancak işler değişmişti ve işte burada Ateş Böcekleri'nin lideri Kim Jaejoong'la antrenman yapıyordum.
Yaklaşık bir aydır beni çalıştırıyordu ve günümün %70'i onunla geçiyordu. Eğlenceli birisiydi. Bir de geçmişte ona hayran olduğumu hesaba katarsanız işler bazen ilginçleşebiliyordu.
Günün geri kalan kısmına duş almayı, uyumayı, yemek yemeyi ve diğerleriyle birlikte vakit geçirmeyi sığdırmaya çalışıyordum.
Yoongi'yi artık çok düşünmüyordum. Bazen ona olan ilgimin çoktan bittiğini bile düşündüğüm oluyordu. Birbirimizi 2-3 günde bir ancak görüyorduk ve onda da ne konuşuyorduk ne de göz göze geliyorduk. Yoongi'nin bir şey yapacağını hissettiğim anda o ortamdan ayrılmamın bunda büyük bir etkisi olabilirdi.
Sol tarafıma aldığım darbeyle yere yığıldım.
"Dikkatin dağıldı. Ne düşünüyordun?"
Elini uzattı ama tutmadım. Yerden destek alarak ayağa kalktım. Haklıydı, dikkatim dağılmıştı.
"Önemli bir şey değil."
"O zaman dikkatini dağıtmasına izin verme. 1 saniye bile dalsan aleyhine olduğunu unutma." diye uyardı. Kafamı sallayıp pozisyonumu aldım. Bugün pek konuşma havamda değildim.
O da pozisyonunu aldığında gözlerimi onunkilere diktim. Gözleri ne zaman harekete geçeceğini anlatıyordu, vücudu da ne yapacağını.
Gözlerinde o ışığı gördüğümde vücuduna dikkat kesildim. Sol ayağını hafifçe geriye sürttü.
Kafamı eğdim ve yumruğu başımın üstünden hızla geçti. O sırada karnına dirseğimi geçirerek iki büklüm olmasını sağladım. O öne doğru hafifçe eğilmişken vakit kaybetmeden yüzüne bir yumruk salladım. Aynı zamanda da çelme takarak yere düşmesini sağladım.
"Ben kazandım." dedim nefes nefese. Ona karşı ilk zaferimin olduğunu düşündüğümde sırıttım.
Beklemediğim bir anda ayağa fırladı ve sırtımın duvardaki sert minderlere çarptığını hissettim. Ellerimi bileklerimden birleştirmişti ve sımsıkı tutuyordu bu yüzden onları hareket ettiremiyordum.
Hileye başvurmanın tam zamanıydı. Dizimi kaldırıp erkekliğine geçirecekken vücudunu benimkinden hafifçe uzaklaştırıp saldırımı boşa çıkardı. Ben sinirle solurken sırıtma sırası ondaydı.
"Sana hiçbir zaman gardını düşürmemen gerektiğini söylemiştim. Kazandığını düşünüp erken davrandın ve köşeye sıkıştın. Elimde bir bıçak veya silah olsaydı ölmüştün."
Gözlerimi yumup derin nefesler aldım. Haklıydı. Yine de ona karşı ne zaman kaybetsem kendimi güçsüz hissediyordum ve bundan nefret ediyordum.
Kastığım bedenimi gevşettim ve geri çekilmesini bekledim. Yenilgiyi kabullenmiştim.
Geri adım atmayınca kaşlarımı çattım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Consciousness // Min Yoongi
Fanfiction"Gelecek, geçmişin ellerinde doğar." [Tamamlandı] {250317-180617}