Ep.29

3.8K 345 149
                                    

Kiiara-Feels
Linkin Park ft. Kiiara-Heavy (multide, dinlemenizi öneririm)
Imagine Dragons-Whatever It Takes

•°•°•

Getirildiğim yeri görünce gözlerim şaşkınlıkla açıldı. Arkamı dönüp kaçmak istedim ancak kendimi durmaya ve tepkisiz kalmaya zorladım.

O zindandaydım. Aynı parmaklıklara bakıyordum ve birazdan o parmaklıklı kapının ardında tekrar oturacaktım.

Bu sefer bana yemek getiren ve benimle konuşan kimse yoktu.

Adamlardan biri beni içeriye itti ve kapıyı üzerime kapatıp kilitledi. Diğeri kapının kenarında nöbet tutarken dışarıda kulaklığı açmak için kullandığım adam uzaklaştı.

Yalnız olduğumu düşündüğüm çoğu zaman aslında yalnız değildim. Ancak şimdi tamamen yalnızdım.

Beni burada kaç saat tutacaklarını bilmiyordum, ne olur ne olmaz diye kulaklığı da kapatmıştım. Şimdi durup dururken 'sıçmak' dersem ne kadar normal görünürdü?

Soğuk zeminde kayarak duvar kenarına geldim ve kafamı nemli duvara yasladım. Burası o kadar rutubetliydi ki kim kalsa 2 haftaya kalmaz ölürdü.

Önceki seferimin bu kadar uzun sürmemesi beni sevindirmeli miydi yoksa üzülmeli miydim?

Ne kadar öyle durup düşündüm bilmiyordum ama kapı açılıp adamlar içeri girdiğinde kıçımı hissetmiyordum.

"Kalk."

İkiletmedim. Kollarımdan tutup zindandan çıkarmalarına izin verdim. Bildiğim koridorlardan geçerken adımlarımı bilerek yavaş atıyordum.

Evimizin meclis binasının hemen yanında olmasına rağmen amcamı hiç evde görmemiştim. Günün 24 saatini burada geçirdiğine emindim.

Onun odasına doğru yaklaşıyorduk. Beni odasına mı getirtiyordu? Ne için, sağlam olup olmadığıma mı bakacaktı?

Geniş kapı gıcırdayarak açıldı. Tam karşımda, koltuğuna oturmuş rahat bir şekilde içkisini yudumlarken gözlerini benimkilere dikti.

İçeriye itildim. Dengemi sağlayıp dik durabildiğimde kapı büyük bir sesle arkamdan kapandı.

"Kafanıza sıçayım."

Kulaklıktan bir tık sesi geldi.

Amcam koltuğundan kalktı, hâlâ gözlerini benden ayırmamıştı.

"Benim güzel yeğenim ne hâle gelmiş. İyi misin?"

Cevap vermeden suratına baktım. Sesi yumuşak çıkıyordu ama bakışları bomboştu.

"Cevaplamak istemiyorsun demek. Pekâlâ. Gel otur şuraya. Eminim merak ettiğin milyon şey vardır. Bana sorabilirsin, sonuçta elimde büyüdün. Sana anlatmayacağım da kime anlatacağım?"

Kendi yerine geçti. Bir an tereddüt etsem de merakım ağır bastı ve oturdum.

"Nereden anlatmaya başlamamı istersin meleğim? En baştan mı alsak?"

Bana hitabı karşısında midem kalkmıştı. Suratına bir yumruk geçirmek istiyordum.

"Hmm, bir bakalım. Projen harikaydı, biliyorsun. Ancak senin gibi bir dâhiden böyle bir şey çıkabilirdi. Aslında her şeyi sana borçluyum."

Yüzümü buruşturdum ve kulaklıktan kulağıma dolan küfürlere aldırış etmemeye çalıştım. Kargaşaya sebep olduğum için beni aramamaları beklenen bir şeydi ancak şimdi yapacağım en ufak bir yanlış harekette yakalanabilirdim.

Consciousness // Min YoongiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin