Her şey tamamlanınca çantaları arabanın arkasına attık. Bu araç diğerinden daha uzun ve genişti. Bu sayede hepimiz rahatça sığabildik.
Aşina olduğum zengin sokaklardan geçerek bilmediğim, kaldırımlarda çöplerin gezindiği ara sokaklara saptık.
Yaklaşık 1 buçuk saat yol gittikten sonra fildişi rengi 3 katlı bir apartmanın önünde durduk.
Herkesle birlikte ben de indim. Onlar bavulları çıkarırken ben evi incelemeye başladım.
Çok...sıradan duruyordu. Eski hayatımda yanından bile geçmeyeceğim derecede sıradandı.
Ancak şimdi o eve giriyordum. O evde uyuyup uyanacaktım. Bir oturma odası genişliğinde olan odam yerine buradaki kutu gibi olan odalarda, belki de biriyle birlikte kalacaktım.
Ancak düşünüyordum da o sessiz boğucu odamda yalnız çürüyeceğime, burada kutu gibi odalarda hayatımı borçlu olduğum bu adamlarla geçirmeyi tercih ederdim.
Gülümseyişleri, endişeleri, üzüntüleri hepsi gerçekti. Hiçbiri sahte veya yapmacık değildi. Onlara imreniyordum. Birbirlerine olan sadakatlerine, sonsuz güvenlerine ve aralarındaki o anlaşılmaz bağa hayrandım.
Benim hayatım boyunca hiç arkadaşım olmamıştı.
Bir kişi hariç.
"Hey, orada ne kadar daha dikilip hülyalı hülyalı evi seyredeceksin? Hadi gel de güzel bir yemek yap, açlıktan ölüyoruz!"
Elinde çantayla bana gülümseyerek bakan Jimin'in yanında birdenbire Jin belirdi.
"Yolda yemeği ben yapacağım demiştim zaten, ne diye kızı yoruyorsun?" diyerek Jimin'e yan yan baktı.
"Hyung, hiç bir kızın elinden yemek yemedim, tadını merak ediyorum. Hem senin yapmandansa onun yapmasını tercih ederim. Sürekli hamburger sipariş etmek zorunda kalıyorum, şişmanladım."
Jin kızarmaya başlıyordu. Tüm sokağa sesini duyurmadan önce onları içeri soksam iyi olurdu.
"Bunu içerde tartışmaya ne dersiniz?" diyerek ikisinin de koluna girdim. Apartmanın içine girdiğimizde hemen sağ tarafta bir merdiven vardı ve sol tarafta kalan kapıdan içeriye Namjoon giriyordu.
Demek daire giriş kattaydı.
"Benim yemeklerimi beğenmediğini söylüyorsan neden sen yapmıyorsun? Beni de bu zahmetten kurtarmış olursun ve hamburger sipariş edip şişmanlamana da gerek kalmaz."
Jimin sözlerine başlarken içeriye girdik.
"İyi ama hyung, ben sadece hamburger yapmasını biliyorum."
"Sen tam bir aptalsın Park Jimin."
•°•°•
Hoseok'un kahkahaları kendinden önce içeriye ulaştığında uzandığım yerden doğruldum. Dönmüşler miydi?
Odanın kapısını açıp dışarı çıktım. Evet, dönmüşlerdi ve keyifleri oldukça yerindeydi. Diğerleri de etraflarını sarmış sorular soruyorlardı.
"Hallettik. Hiçbir sorun çıkmadı. Şimdi izin verirseniz işemem gerek." Hoseok aralarından sıyrılıp koridorun ucundaki lavaboya ilerledi.
Gözlerimi kaldırdım ve bir çift koyu kahverengiyle karşılaştım. Gülümsemesinin çoğu gitmişti ancak ufak kırıntısı dudağının kenarında kendine yer tutmuştu.
Gözlerini benimkilerden ayırmadı. Delici bakışları beni hem heyecanlandırıyor, hem huzursuz ediyordu. Ha, göğsümün sol tarafındaki onu her gördüğümde ortaya çıkıp hiç gitmeyen o ağrıyı da unutmamalıydım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Consciousness // Min Yoongi
Fanfikce"Gelecek, geçmişin ellerinde doğar." [Tamamlandı] {250317-180617}