7. Bölüm

299 23 2
                                    

Burçin elinde ki önlüğü Buğraya doğru uzatmış dakikalardır önlüğü takması gerektiği konusunda tartışıyorlardı.
Buğra sesini yükseltip dişlerinin arasından konuştu
"O mor şeyi belime takacağım öyle mi? Unut bunu"
Burçin sabrının sonuna gelirken bıkkınca "Mor değil o lila" diye söylendi ama bu Buğranın umurumda bile değildi o şeyi takmaktansa istifa ederdi en azından karizması hala onunla olurdu.

Ömer de aynı konudan muzdaripti kendisine destekçi olduğunu görünce ikilinin didişmelerini bölerek araya girdi "Garsonluğa başlamadan önce önlük takılacak diye hipokrat yeminimi etti ilk garson" bunları söylerken Buğradan aldığı güvenle önlüğünü çıkarmaya başlamıştı "takmayalım işte"

Burçin bu iki adamla uğraşamayacağını anlamış ve sinirleri zıplarken karşısında çocuk gibi inatlaşan iki adamada ne istiyorsanız yapın diye çıkışarak boş olan kasanın başına geçti.

Buğrayı hemen hemen herkes sevmişti Doruk dışında.
İkisinin arasından, el sıkıştıkları ilk saniyede gözlerle edilmiş bir intikam yemini var gibiydi.

"Bir limonata ve üç top çilekli dondurma, tamamdır" karşısında ki iki sarışına bakarken büyük göğüslüyle göz teması kurarak devam etti "başka bir arzunuz"
karşısında ki kadın dudaklarını ıslatırken üçü de bu konuşmanın masum bir sipariş alma olmadığını biliyordu. Buğra kadının zihninde gördüklerinden yola çıkarak siparişleri geri götürdüğünde solda ki sarışının kotunun cebine numarasını sıkıştıracağını biliyordu, öyle de oldu.
Genç adam için burası her gün daha da eğlenceli hala geliyordu hiç tarzı olmasa da, garsonluğu sevmişti.
Tek sorun Burçin kafenin içindeyken şu zihin okuma durumunu yapamıyordu, gerçi bu tip kadınları çözmek için özel bir yeteneğe de ihtiyacı yoktu.

Caden sert kahvesinden bir yudum alırken dalmış camdan dışarı bakıyordu düşündüğü, düşünebildiği tek şey doktorun dedikleriydi

"Bak Caden Buğranın doktoru olmak bir yana sen benim dostumsun aynı şekilde Buğra da benim oğlum sayılır" karşısında ona umutla bakan adamdan gözlerini kaçırarak konuştu "bu benim alanım değil bu kadarı beni aşar. Bak o kız kim? Ne? Bilmiyorum ama Buğra için açık çek, başka birini bulmalıyız bu işlerden anlayan birini ben senin arkandayım"

Caden Doktorun ne demek istediğini gayet iyi biliyordu ama ne olursa olsun arkadaşının bu işte yardımını istiyordu, başkasına güvenemezdi
"Sütten ağzı yanan yoğurdu üfleyerek yermiş" kahvesini gösterişli ofisinin çalışma masasına bırakırken kendi kendine sessizce söylendi.

Olanların üstünden iki hafta geçmiş, cumartesi akşam saat sekizi gösterirken üç adam büyük bir ciddiyet ve gerginlikle oturmuş misafirlerini bekliyorlardı.
Mustafa namı diğer Doktor yurt dışından çok güvendiği bir meslektaşına içinde bulundukları durumu açmadan güvenilir ve iyi bir bilimci lazım olduğunu söylediğinde arkadaşı dört yıldır Norveçte araştırmalarını birlikte sürdürdüğü iş arkadaşı ile görüşüp Türkiye'ye gidip gidemeyeceğini sormuştu.
Ve sonuç olarak şu an buradalardı, Doktorun salonunda.

Zil sesi evi doldurduğunda hepsi birden ayaklanıp kapıya yönelirken Buğra bunu fark ettiğinde olduğu yerde durup peşinden gelen babasına ve doktora dönerek konuştu
"Beyler acaba diyorum kapıyı birimiz mi açsak? Üç kişinin bir kapı koluna tutunması pek hoş bir görüntü olmayabilir"
Caden ve Mustafa Buğranın takılmasına bozulurken söylenerek bir kaç adım gerilediler bu sırada Buğra çoktan kapıyı açmıştı.
Kapı açıldığında herkesin ilk odağı yerdeki mermer görünümlü fayansa değmesi ile ritmik şekilde ses çıkaran stilettolara ardından ışıldayan kahverengi saçlara kaydı.

Üç adamda kaşları hava da karşılarında ki kadına bakarken kadın da aynı şaşkınlıkla Caden'e bakıyordu.

KompradorlarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin