16. Bölüm

201 21 2
                                    

Buğra Burçinle öğle yemeği yemek için uyanır uyanmaz soluğu kafede almıştı ama Burçinin bu gün işe gelmediğini duyunca eli boş döndü.
Ömer'in söylediğine göre Burçin bu sabah arayıp biraz rahatsız olduğunu ve işe gelemeyeceğini söylemişti Feyza'nın bütün ısrarlarına rağmen kimseyi istemediğini de belirtmişti.
Buğra dün geçirdikleri akşamdan sonra bir şey olup olmadığıyla ilgili endişelenirken kafenin çıkış kapısına doğru yürüdü bu sırada da çoktan Burçini aramıştı

"Ben aradım açmadı, senin aramana gerek yok"

Doruğun sesiyle açmak üzere olduğu çıkış kapısının kolunu bırakırken çaldığı halde açılmayan telefonla iyice gerilmişti

"Gerekliklerle ilgili fikirlerini kendinle paylaş Doruk, ilgilenmiyorum"

Doruk, Burçini deli gibi merak ederken, bir de bu adamın Burçini aramak için burada olmasıyla üstüne üstlük endişeli olmasıyla daha çok sinirleniyordu

Doruk Buğraya doğru hızlı bir kaç adım atıp burnundan solurken hali hazırda yumruk yaptığı ellerini daha çok sıkarak konuştu "Burçin için endişelenecek son kişi sensin, bu konu seni zerre ilgilendirmiyor"

Buğra boynunu önce sağa sonra sola kırıp açtıktan sonra Doruğa doğru yumruk atmak için hamle yaptı
bu sırada Ömer'in araya girmesiyle ikisi de burun buruna oldukları yerde durdu "Öpüşecek misiniz? Göz göze gelmişsiniz" Buğrayı kolundan tutup Doruktan hatrı sayılır şekilde uzaklaştırdı "bir an ıssız adamın son sahnesini ikinci defa sizin oyunculuklarınızla izleyeceğim diye çok korktum"

"Ömer sus!"

Birbirine nefretle bakan Buğra ve Doruk aynı anda Ömer'i uyarırken Feyza Ömeri kolundan tuttuğu gibi mutfağa sürüklemeye başlamıştı.

Burçin ikinci defa çalan kapıyla ayak ucunda ki yorganı tekmeleyip yataktan istemeye istemeye kalktı, kimseyi istemediği söylemişti ve onu tanıyan herkes yalnız kalmak istediğinde gerçekten yalnız kalması gerektiğini bilirdi.

Dağınık saçlarını elleri ile tararken istikrarla çalan kapıyı açtı, Buğra üsten iki düğmesi açık mavi gömleğiyle Burçinin yüreğini hoplatırken Burçin bakış açısını başka tarafa çevirerek konuştu "Ne işin var burada"

Buğra Burçini nazikçe yana iterek ayakkabılarını çıkarıp eve girdi "İçeri davet etmen çok şık bir haraket gerçekten" kapısı salona açılan evin ikili koltuğuna kendini bırakırken konuştu "bir türlü öğrenemedin kibar bir kadın olmayı"

Burçin sıkıntıyla oflayarak kapıyı kapattı "Söz konusu senken bu konuda çabalamama gerek kalmıyor her türlü hevesimi kırıyorsun"

"Seni yatağında sere serpe bir çare bulurum diye düşünmüştüm"

Burçin de tekli koltuğa yerleşirken yerden kaldırdığı cips paketini sehpanın üstüne bıraktı.
Aklı yeni başına gelirken, eve alıcı gözüyle baktı.
Gözlerini sıkıca yumup bir kaç saniye öyle kaldı, tekrar açtığında yok olmak istiyordu.
Yarısı yenmiş abur cubur paketleri, televizyon karşısında yenen akşam yemeğinin üst üste konmuş tabakları, oje sürme seanslarından kalan törpü ve halının üstünde ojeler..

Aynı gözle eve Buğrada bakıyordu, bariz bir şekilde gülüp oturduğu yerden Amerikan mutfak olan evin mutfağına çevirdi kendini, mutfakta salondan halliceydi yıkanmamış yığın bulaşık ve içinden ne tür şeyler çıkacağı bilinmeyen tencereler

"Kibarlık mı dedim ben az önce? İnan endişelenmen gereken son şey"

Burçin utancından oturduğu koltuğa sinerken Buğraya öldürücü bakışlar atmayı ihmal etmedi
"Bu aralar temizliğe pek vaktim yok" Buğranın alaycı bakışlarını görünce devam etti "bana öyle bakma! Evimin en pis haline denk geldin"

"Ah, tabi normalde çiçek bahçesi olduğuna eminim"

Burçin bu utanç verici konuşmadan sonra Buğra gider gitmez evi baştan aşağı çamaşır suyuna batıracağına dair kendine söz verdi.

"Hasta gibi görünmüyorsun"

Buğra ayağa kalkıp elini Burçinin alnına tuttu "ateşin de yok sadece makyajsız ve pissin, uzun süre sonra aynaya bakınca kendini hasta sanman gayet normal"

Burçin Buğranın alnında olan elini itip ayağa kalktı
"Seninle uğraşacak durumda değilim, git evimden"

Buğra sinirle soluyarak etrafta ki çöpleri elinde ki poşete dolduran kadına baktı, ananas desenli pijama takımıyla öyle sevimli duruyordu ki bir an için her sabah onunla uyanmanın hayalini kurdu.

Buğra Burçinin elinde ki poşeti alıp yere bırakırken Burçini mavi koltuğa oturttu ardından kendisi de dizlerinin üstüne çöktü "Neyin var?"

Burçin gözlerini yere sabitlerken nesi olduğunu düşündü. Dün gördüğü rüya onu her zamankinden fazla sarsmıştı, kafayı yedirtecek kadar merak ettiği gerçeği seneler önce bir daha düşünmemek üzere kapatmıştı.
Ama vazgeçtiği her an daha fazla boğazına sarılıyordu geçmiş, bu gün her zamankinden daha çok bilmek istiyordu annesine ne olduğunu.

"Yok bir şeyim, sabah midem kötüydü biraz ama şimdi geçti"

Annesine ne olduğu merak eden tek kişi Burçin değildi, on beş saniye önce duyduğu gerçekle artık Buğrada merak ediyordu. Kadını bu denli sarsan geçmişi öğrenme isteğiyle taşarken yutkunup konuştu "Kahvaltı"

Burçin yerden kaldırdığı bakışlarını ayaklanmış olan Buğraya çevirirken konuşmadan bir süre ona baktı

"5 dakikan var orada öylece oturacağına git hazırlan, kurt gibi açım"

"Ne?" Buğra bıkkınca oflayıp kadına eliyle, odasının kapılardan birinde olduğunu tahmin ettiği koridoru gösterdi "kahvaltıya gidiyoruz, süren azalıyor 5 dakika sonra hazırlanmamış olursan olduğun gibi sırtlar götürürüm seni"

Burçin portakal suyunun sonunu yudumlarken karnını doyurmuş olmanın verdiği keyifle arkasına yaslandı.
Buğrayla kahvaltı için geldikleri yeşil ağırlıklı, bahçe imkanının bulunduğu restoran da oturduklarından beri ilginçtir ki güzel vakit geçiriyorlardı.
Buğra kimseyi yumruklamamıştı mesela, ikisi kavgaya da tutuşmamışlardı ya da beli silahlı adamlar kimseyi kovalamıyordu.

İkisinin de hayatı birbirlerini bulduklarından beri daha pembeydi ama ikisinin de bilmediği bir şey vardı geçmişin özeline el ele girdikleri her an geçmişin tehlikesi de sessizce onlara doğru geliyordu.

KompradorlarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin