"Ne yapıyorsun burada."
"Ne yaptığına bakmaya geldim. Sen ne yapıyorsun."dedim her zaman ki eğlenceli tavrımla. Bir şeyler duyduğumu fark etmemeliydi.
"Oturuyordum." dedi. Beni dikkatle inceliyor ve bir açık arıyor gibiydi. Hatta profesyonel bir yalancı olduğu için ona karşı dikkatli olmam gerekiyordu. Özellikle bir planı olduğunu öğrendikten sonra, onun hakkında ne düşünmem gerektiği konusunda oldukça zorlanıyordu.
"Benim canım çok sıkıldı da hani dışarı çıkacaktık."
"Sana vakti geldiği zaman, demiştim."
Bu cümlesi beni bir tık sinir etmiş olsa da sakin kalmalı ve önümde ki derin çukura düşmemeliydim. Çünkü eğer düşersem, benim için iyi şeyler olmayacağı açıktı.
"Sende yalan söyledin." dedikten sonra birkaç adım attı bana doğru. Bunun üzerine koşarak odama gittim.
Şu an düşünecek daha çok şey vardı. Kendimi bir şeylere hazırlamam gerekiyorsa da bunun ne olduğunu bilmemek beni korkutuyordu.
Geçen gün yaralar, bugün bu telefon konuşması. Ayrıca, Ayaz kim ya!
Ayaz'ın kim olduğunu bir şekilde öğrenmeliydim. Bugün veya yarın fakat öğrenecektim. Öğrenmek zorundaydım.
Bazı günler sadece şu kapının anahtarını alıp kaçmak istiyorum. Fakat hiçbir şey düşündüğüm kadar kolay olmuyordu işte. Düşünsenize hiç bir yeri bilmiyorsunuz. Kimseyi tanımıyorsunuz. Her konu da bilgisiz olan biri için söylenen her şeye inanmak çok kolay. Bu yüzden bir plan şart. Ayrıca bu sefer yakınlarda beni izleyen birilerinin de olduğunu düşünüyordum. Işte tam da bu yüzden, evde oturmak ve kaderime razı olmak bazen bana daha kolay geliyordu.
Bir anda odama Baran bey girince düşüncelerime kısa bir ara verdim ve sorduğu soru karşısında afalladım.
"Niye kaçtın?"diye sordu.
Bu soru ile tam olarak ne kast etmek istediğini anlamamıştım.
"Ne?"
"Odamdan niye kaçtın?"
"Kaçmadım ki?" dedim saçlarımı kulağımın arkasına koyup derin bir nefes aldım.
"Yalan söylemeyi beceremediğini ikimizde çok iyi biliyoruz. Bu yüzden doğruyu hemen söylemen mantıklı olur."
Bu sırada oldukça ciddi bir şekilde bakıyor ve kapının girişinde dikiliyordu. Şüphelenmiş olmalıydı. Şimdi iyi bir oyuncu olmalıydım.
"Odamdan sinirlendiğim için gittim. Kaçmadım."
Kaşlarını çattı fakat daha sonra hemen omuz silkti. "Anladım."
Bunu söyledikten sonra sanki az önce hiçbir şey konuşmamışız gibi konuşmasına devam etti. Öyle şaşırmıştım ki bu oyunculuğuna gerçekten hayran olunasıydı.
"Aşağı gel de bir şeyler yiyelim."dedi.
Aç hissetmiyordum. Mağlum böyle bir durumda kim yemek yemek ister?
"Ben yemeyeceğim."dedim, yastığımı kucağıma alırken. Ayaklarımı uzattım.
"Benefşe!"
Bu sefer attığı bakışlar gerçekten çok ciddiydi.
"Sadece senle aynı masada yemek istemiyorum."dedim. Bunlar benim ağızımdan nasıl çıktı bende bilmiyorum hiç sormayın. Ama ona güvenmiyordum ve bunu açık açık söylemek istemiştim.
"Neden?" dedi şaşkınca.
Biri bana da seninle aynı masada yemek yemem deseydi elbette bende şaşırdım ve bu normal olandı. Fakat onun duygularını ara sıra yansıtıyor olması beni her seferinde şaşırtıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
CESUR
Jugendliteratur"Nereden başlasam daha çabuk biter." Bunu nasıl söyledim pek bir fikrim yoktu ama bu korkunç oyunun bitmesini istediğimden emindim. Beklemediğim bir anda bana yaklaştı dizleri dizime değiyordu. Sağ kulağıma yaklaştı. Nerdeyse dudakları kulağıma de...