Söylediklerinden sonra bir kez daha kalkmak ve oradan gitmek istedim ama o beni oturmaya zorladı.
"Her konuşmamızdan sonra böyle kaçıp gidecek misin?"
Bir eli hala kolumda gitmemi engellemeye çalışıyordu. Yüz ifadeleri bana yabancı gelmişti. Çünkü bu sefer benimle gerçekten konuşmak isteyen bir Baran görüyordum karşımda.
"Ne yapmamı bekliyorsun. Öleceğimi söylediğin için senle oturup konuşmalı mıyım?"
Sustu. Ve gözlerimin içine baktı.
"Ne bekliyorsun." Durdum. "Ne yapmamı istiyorsun?" diye sordum. Elini kolumdan çektim. Ve ondan biraz uzaklaştım.
"Sen Benefşe Karahan! Senin gözlerinin içine bakarken bile korkuyorsun!"
Ondan korkuyor muyudum sorusunu kendime sormaktan yorulmuştum. Çünkü kendim bile bu sorunun cevabına inanmak istemiyordum.
"Korkmuyorum."
"Öyle mi?"dedikten sonra göz açıp kapatıncaya kadar nefes kesecek bir yakınlığa ulaştı istemsizce nefesimi tuttum. Etraf loştu çünkü Baran perdeleri açarak oturmaktan nefret ederdi. Bunu kısa bir vakitte çözmüştüm. Eli kulağımdan boynuma doğru hafifçe inmeye başladı. Piyona da ki notaları çalarmış gibi ne yapacağını ezbere biliyordu. "Şu durumdayken bile sana ne yapacağımı bilemezsin!" dedikten sonra nefesini kulağıma doğru verdi. Nefesi boynumun en ücra köşelerine kadar ulaşıp ürpertici bir etki bırakmıştı. O anda boynunda serin bir şey hissettim. Bir metal parçası.
"Bunu hissediyor musun?" Cevap vermeyince tekrarladı. "Hissediyor musun?" Bu sefer sesi daha keskin çıkmıştı.
Kafamı salladım.
"İşte bende senin yanına yaklaştığım her anda nefesini tuttuğunu hissediyorum. Gözlerime, sana bakarken bana bakmadığını fark ediyorum. Benden korktuğunu biliyorum."dedi.
Durakladı yine boynuma doğru nefesini verdi. Diğer elinde ki soğuk alet hala tenime değiyordu.
"Ben bile bazen sana yapabileceklerimden korkuyorum. Acı çekmen hoşuma gidiyor. Benden korkman hoşuma gidiyor."
Kulağıma fısıldadığı herşey ondan uzaklaşmam için yeterliydi. Oradan kaçmam için ama buraya kelepçelenmiştim. Parmaklıkların ardında kelepçeli bir şekilde oturuyor ve bildiğim her şeyin başıma nasıl bir olayla geleceğini düşünüyordum.
"Bu sırlar sana çok ağır demiştim. Şimdiden pes etmek üzeresin."dediği an sözünü kestim.
"Sana pes ettiğimi söylemedim!"
Sonunda ondan yüzünü görebileceğim şekilde uzaklaştım. Fısıltılarının ardına gizlenmeyecektim.
"Senin sorunların var Baran! Bu sorunlarını birilerine anlatmadığın sürece de böyle olacaksın!"
Sesim normalden daha sert çıkmıştı. Kızgın değildim. Sadece, evet ona acıyordum. Çünkü onun sorunları vardı. Ve sorunlarının çözümünü bu şekilde arıyordu. Gizemli olarak. İnsanları korkutarak.
"Nasıl olacağım?" diye sordu.
"Sorunlu." dedim.
"Ben sorunlu falan değilim."dedi neredeyse kahkaha atacaktı. İşin tuhaf olan kısmı ise beni alaya almasıydı.
"Neden dediklerim senin için bu kadar saçma." diyebildim.
"Kim yıllarını sadece evin içinde oturarak geçiren bir kıza inanır ki? Sen sadece hayallerle yaşarsın!"dedi.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
CESUR
Novela Juvenil"Nereden başlasam daha çabuk biter." Bunu nasıl söyledim pek bir fikrim yoktu ama bu korkunç oyunun bitmesini istediğimden emindim. Beklemediğim bir anda bana yaklaştı dizleri dizime değiyordu. Sağ kulağıma yaklaştı. Nerdeyse dudakları kulağıma de...