Yolllar üzerime üzerime geliyor...
Eve yaklaştıkca boğazımda dokunamadığım o el soluksuz kalmamı istermişcesine gittikçe daha da sıkıyor daha da bir baskı uyguluyordu.Beynim 'Gitmeyelim.Ne olur geri dönelim.İstemiyorum Ateş,ne olursun geri dönelim.' söylemem için feryat figan etsede dilim bu emre karşı çıkıyor ağzımın içinde dönmüyor,adeta lali oynuyordu.
Kimin nesiydi bu kadın?Neden sarıp sarmalardı ki bir insan ona ihanet eden birisini,nedeni ne olabilirdi?İşin içinde hiçe sayılamayacak kadar büyük bir sevginin olması dışında.Hayır,hayır sevgi değil bu sadece vefa,beraber geçirdikleri onca yılın ardın da saklı olan bir vefa o kadar ama ya sahiden seviyorsa onu ya hala unutamamışsa?Beynimi kermirn bu sorular kalbimi adeta kor ateşlere atmıştı,öyle acıyordu ki kalbim gözlerim bu acıya daha fazla dayanamamış usulca akıtıyordu yaşlarını pınarlarından aşağıya.Usulca yanağımdan süzülerek ilerleyen yaşları silip buğulu gözlerimi tüm dikkatini önünde ilerleyen yola veren Ateş'e çevirdim.
Evet,evet benliğimi bu denli acıtan soruları sormalı ve öğrenmeliydim.Gözlerinin içine bakarken almalıydım sorularımın cevabını ki anlayabileydim doğruluğunu.Baksana Ada kırmızı bile yandı,arabada durdu sor işte,çözülsün artık lal olmuş dilin.
"Ateş."
Hadi bak yüzüme,bak ki anlayabileyim.Evet,evet işte böyle bak gözlerime.
"Söyle."
"Be,beni seviyorsun değil mi?"
Neden çatıyorsun kaşlarını?Sinirlendin mi yoksa.?
"Buda nereden çıktı şimdi?"
"Hiç,hiç bir yerden sadece bir soru.Seviyorsun değil mi?"
Tam cevabımı alacak ve kalbimin bu ızdırabına bir son verecektim ki Ateş'in aralanan dudakları arkamızdaki arabanın kornayı içe çökertmeye niyetlendiğini belli ederek basmasıyla sinirden kıstığı belli olan göz kapaklarına eşlik edercesine tekrar birbirleriyle buluştular.Camı açmasıyla başını dışarıya çıkarması bir olmuştu ve şu an arkadaki adama resmen yağdırıyordu.
"Ne var lan,ne var?"
" "
"Ha ben anlamıyordum zaten sen kornayı sikmeseydin yeşilin yandığını."
" "
"Lan siktir git yoluna,pezevenk seni."
Dikkatini bana çekmek adına elimi koluna koydum.
"Ateş.Haydi gidelim lütfen."
Sesimi duymasıyla bana 'Ne var? ' dercesine yan bir bakış attı.
"Lütfen.Haydi."
Tek kelime dahi etmeden sırtını sürücü koltuğuna sert bir şekilde yaslayarak arabayı çalıştırdı ve son süraç ilerlemeye başladı.Pek bir yol katetmemiştik yani eve varmış olamazdık ancak Ateş ani bir frenle arabayı emniyet şeridine çekmiş arabayın istop ettirmişti.Bir anda boğazını yırtarcasına bağırmaya ve direksiyonu yumruklamaya başladı.Ne şaşırmış ne de korkmuştum çünkü tam da Ateş KARA'dan beklendik şeylerdi bunlar,eğer etrafını darmaduman etmeseydi ve sessiz sakin bir şekilde yolumuza devam etseydik işte o zaman hem şaşırır hem de korkardım.Bu adamın doğasıydı bu,siyahtı iliklerine kadar,ruhuna işlemişti karanlığı gece görse kendi karanlığından utanırdı.Biz buyduk o siyah,ben ise siyaha tutkun küçük bir kız.Önceleri kadar düşünmüyorum,irdelemiyorum bu karanlığın nedenini veyahut başlangıcını sadece olduğu gibi kabullenmeye çalışıyorum artık.İrdeledikçe daha da çekiliyorum zifiri karanlığa,artık siyaha tutkun küçük bir kız olmayı kabulleniyor,ilmik ilmik işliyordum benliğime ki unutmayayım bu kabullenişi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SİYAHA TUTKUN (Aşk-ı Şedid Seri 1)
RomantizmAteş KARA. Adı gibi yakıcı,soyadı gibi karanlık... Ada KARA. Ateş'in karanlığına ışık,zararına yarar... Etrafta aşk var,bir o kadar da sır. Her şeyin bir sonu vardı,onlarında olduğu gibi... Saflığın tehlikeye, ...