Bir Yağmur Sonu Işıltısı

5.4K 277 371
                                    


"Bir yağmur sonu ışıltısı,
hayran kaldığım kara gözlerine ithafen..

"Bir yağmur sonu ışıltısı,hayran kaldığım kara gözlerine ithafen

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Franz Kafka'nın da dediği gibi;
"

Pek çok şeyin bambaşka olmasını isterdim."




O... Gökçe;

Esen rüzgarın saikiyle oradan oraya amansızca savrulup giden kuru, sarı bir yapraktı belki.
Belki de, Istanbul'un üzerinde vaveylâlarla uçuşan martılar,
nereye gittiğini bile bilmeyen bir yolcu, kirli, beyaz bir kedi,
soluk bir sokak lambası,
yolunu kaybetmiş teyyareler..

Ufacık bir denizde, yüzme bile bile boğuldu.
Kalkanlarını kuşanıp çıktığı kale yıkıldı. Menekşeler, sardunyalar Kasım'ı beklemeden boyunlarını büktüler. Çamurlu pencereler, hep öyle kaldı. Güneş, artık soluk, sarı perdeleri aşındırmayı bıraktı.
O turuncu balık dibe battı.
Sokak lambaları birer birer söndü. Raflar, hep tozlu kaldı.
Kelimeler kifayetsiz, cümleler yarımdı.

Gözlerini kıyıya vuran hırçın dalgalardan nihayet ayırabildiğinde penceresini kapattı. Eylül'ün keskin rüzgarı, dalgaları hırçınlaştırmaya yetmişti. Kavak ağaçları rüzgarın şarkısını çaldı usulca. Sararan yapraklar, bu şarkıya eşlik edercesine süzülerek birer birer döküldüler ağaç diplerine. Yağmur tekerrür etti yeniden. Bilhassa onun üzerine yağıyor gibiydi. Çamurlu pencerelerini temizlemek, onu arındırmak istercesine yağdı durdu.
Eski, paslı çaydanlıkta kaynayan suyu kahve kupasına boşalttı. Çay kaşığını içinde birkaç tur döndürüp tezgahın üzerine bıraktı. O günden bu yana, yaşadığı her mevsim kıştı. Sadece ellerini ısıtmaya yetti kahve kupası. Ki yüreğini ısıtmaya yangınlar bile yetmezdi. Eski, ahşap masanın yanında buldu kendini. Kahve kupasını masanın üzerine bırakırken, gıcırdayıp duran ahşap sandalyesine oturdu. Kahvesinden birkaç yudum aldı. Uzanıp boş, temiz bir kâğıt çıkardı. Koyu yeşile çalan kurşun kalemini, kalemtraş yuvasına koyup birkaç tur döndürdü. Kelimeleri kadar keskin ve kara olmasını istedi.

Kalemi kavrayan ince, uzun parmakları tam birşeyler yazmaya karar veriyordu ki, Yusuf'un cümlesi geldi aklına.

"Eğer bir gün olur da, yaslanacak bir duvarın kalmaz ise, kendine yaslanmayı seç. Eğer ki sende sendeliyorsan, korkma. Çünkü kendisinden başka yaslanacak duvarı olmayan insanlar için, artık düşecek bir boşlukta kalmamıştır."

Haklıydı.
Ayakta durabilecek gücü kendinde bulamıyordu.
Sendeliyordu. Fakat artık onun için düşecek bir boşluk da kalmamıştı.

AWAREHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin