Öyle Yaralar Vardır Ki

2.2K 121 8
                                    

Öyle yaralar vardı ki..
Bazen dikiş bile tutmazdı.

Fakat 'zaman' denilensihirli bir sözcük vardı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Fakat 'zaman' denilen
sihirli bir sözcük vardı.

Ki o,
her yaraya
merhem olabilecek mahiyette idi.



Bana o gece, yarasının nerede olduğunu bilmediğini söylemişti. Fakat ben buna inanmak istememiştim. Insan, elbet kimin onu yaraladığını bildiği gibi, neresinden yaralandığını da bilirdi.

O gece ilk kez doğru düzgün oturup konuşmuştuk.

İsminin Yusuf olduğunu öğrenmiştim.

Bu; binlerce şiire ilham olabilecek, yüzlerce kitapta bahsedilebilecek bir isimdi. Fakat o, isminden hoşlanmıyordu. Yusuf, o kuyudan çıkmayı başardı fakat ben, başaramam diyordu. Kendisine karşı duyduğu bu güvensizliği bir türlü anlayamamıştım.
Neden bir kuyunun içindeydi bunu bile bilmiyordum.

Yaşı hemen hemen bana yakın, hattâ belki de benden birkaç yaş büyüktü. Ailesini sorduğumda net ve kendinden emin bir dil ile kimsesi olmadığını söylemişti.
Ben de pek üstelememiş, yarasına tuz basmak istememiş ve üzerine gitmemiştim.

Bana aynı soruyu yönelttiğinde ise, ailemin içi çürük bir kavak ağacından ibaret olduğunu, annemin o ağacın kökleriyken, abim Ferhat ve babamın o ağacı yıkan bir kasırga olduğunu, Rıza ve benim ise o ağacın tepesinde güzü bahar sanıp yuva yapan, daha sonra yuvasız kalıp, gökyüzünde amansızca çırpınan kırlangıçlar olduğumuzu söylemiştim.

Bana istediğim kadar burada kalabileceğimi ve ona rahatsızlık vermediğimi söylemişti.
Bu beni mutlu etmişti. Ki onun bu sözüyle bir ev arayışıma da son vermiştim.

Henüz kafamda soramadığım binlerce soru kalmıştı. Yorgun olduğunu söyleyip, masadan kalkmış ve salonun yolunu tutmuştu. Bana ise onun ile bu kadar konuşmuş olmak bile yetmişti.

Üzerimdeki ölü toprağında, daha önce hiç görmediğim, cinsini bile bilmediğim birşeyler yeşeriyordu. Ki annem öldüğünden bu yana, üzerimdeki toprak hiç bahar görmemişti.

Bu akşamda erken döneceğini, kendini bu günlerde pek iyi hissetmediğini söylemişti. Ben de okuldan dönünce ilk iş kitaplara göz atmış, ardından akşam yemeği için birşeyler hazırlamaya başlamıştım. Güzel bir bulgur pilavı yanına, cacık yapmıştım. Saat 9'u bulmadan evvel kapıda kilit sesi duyulmuştu. Gözlerimi saatten ayırıp koridora diktiğimde, yemek kokusunu almış olacak ki mutfağa kısa bir bakış atmıştı. Ardından adımlarını başka yöne çevirdi. Benimle akşam yemeği yemeyip uyumaya gideceğini düşünerek içten içe üzülmüştüm.

"Şey.. akşam yemeği hazırladım."
Diyerek aniden seslendim.
Banyoya girip çıkacağını söyleyip gitmişti. Henüz dün akşam ismini öğrendiğim bir yabancıya ismi ile hitap etmek bana tuhaf geliyordu. Bu yüzden ona ismiyle seslenmekten çekiniyordum.

AWAREHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin