Havaalanına giderken annem bana okulumdan bahsediyordu. Anlattığı gibi gösterişli olmamasını umuyorum. Aslında okula gitmeyi istemiyordum. Okul demek yeni arkadaşlar demek. Yeni arkadaşlara şuan hiç mi hiç ihtiyacım yok. Babam son dakkalarda havaalanına yetişmişti. Ona boşuna gelip tenezzül etmemesi söylemiştim ama anlaşılan gelmek istemiş.
Kuru bir öpücükle "Başını beladan uzak tut Lena. Derslerine önem vereceğini umuyorum." dedi.
Annem kemiklerimi kıracakmışcasına sıkı sıkı bana sarılırken "Hergün arayacağım." dedi.
Annemin bu huyunu sevmiyordum. Çok duygusaldı ve bu onu zayıf yapıyordu. Onlardan ayrıldıktan sonra uçağıma bindim. İndiğimde üzerinde 'Lena MONOROSE' yazılı tabelayı elinde tutan taksi şöförüne yaklaştım. Kısaca kendimi tanıttım. Yola çıktığımızda annem aradı. Bu ne hız? Üzerime bu kadar titremesine gerek yoktu. Telefonu meşgule verip geldiğimi mesaj attım. Konuşsam uzatıp, başka konular açacaktı. Şuan dinlemek istemiyordum. Büyükannemin evi hatırladığım gibi değildi. Daha modernleşmişti. Bahçesini yeni yaptırmış olmalı gerçekten fazla düzenli görünüyordu çimlerin boyu bile hepsi aynı. Kapının ziline basıp bekledim.
Büyükannem kapıyı açar açmaz sarıldı ve "Lena! Tanrım ne kadar büyümüşsün." dedi.
Bu tepkiye kendimi alıştırmıştım bunu diyeceğini biliyordum.
Ona yapmacık bir tebessüm yollayarak "Odama çıkıp dinlenmek istiyorum gerçekten yorgunum." dedim.
"Tabi ki yerini hatırlıyorsun dimi?" dedi.
Başımı onaylar gibi salladım. Merdivenleri hızla çıktım. Büyükannem odama girerken akşam yemeği hazırladığını söyledi. Odama girdiğimde vay canına gerçekten iyi dizayn edilmişti. Kesinlikle annemin fikriydi. Büyük annem bu kadar zevkli olamaz. Odam beyaz ağırlıklı çok az açık kahve kullanılmıştı. Eşyalarım ben gelmeden önce yerleşmişti. Soğuk bir duşa ihtiyacım vardı. Banyoya girdim. En sevdiğim freesia çiçeği kokulu şampuanım ve duş jelimi burda görmek güzeldi. Annem her ayrıntıyı düşünmüş. Duşun verdiği rahatlama etkisiyle kendimi daha iyi hissediyordum bornozumla banyodan çıktım saçlarımı kurutmadım çünkü zaten bir kaç dakika sonra kendi kendine kuruyacaktı. Sadece taramakla yetindim. Yatağıma oturup Sally'i çıkardım. Ah Sally benim kişisel defterim. Evet ona bir isim verdim. Bazen günlük, bazen anlık düşüncelerimi içine yazıyordum. Yani yanımdan hiç ayırmazdım. Arkadaşalarımın hepsinin sınırsız sürtüklüklerini ve bana verdikleri sırları Sally'e yazdım. Bir de yapılacaklar listem vardı tabi her yaş grubum için saçma bir o kadarda eğlenceli şeyler hazırlıyordum. Listeden bir kaç maddeyi çıkardım. Çünkü bazı yapacaklarıma ucube arkadaşlarım da dahildi.
Büyükannemin yemek çağrısıyla üzerime siyah iç çamaşırlarımı, eşofman şort ve askılı bir bluz geçirip odamdan çıkıp mutfağa indim. Bu arada evi inceliyordum. Heryerde el işciliği taplolar vardı. Büyükannem resim sanatını ilerletmiş anlaşılan. Büyükbabamın ölümünden sonra vakit geçirebilecek çeşitli aktiviteler yapması iyiydi. Mutfağa girdiğimde mis gibi yemek kokuyordu. O an farkettim baya acıkmıştım. Sandalyeyi çekip masaya oturdum. Mutfak çok şirindi. Kenarda kocaman bir akvaryum vardı. Dikkat edince farkettim. Bu evin her yerinde akvaryum vardı. Kendi odamda, holde ve salondan geçerken de görmüştüm.
Büyükannem tabağıma yemek dökerken "Balıkları seviyor olmalısın." dedim.
"Evet ilgini çekti demek hepsini ben tuttum şimdi de besliyorum." dedi.
Vay canına o kadar çeşit vardı hepsini büyükannem mi tutmuştu?
Şaşırdığımı gördüğünde minik bir kahkaha atıp "Koca okyanus burda burnunun dibinde dilediğin zaman yüzmeye gidebilirsin." dedi. Defterim Sally'deki 19 yaşımdaki yapılcaklar listesine kendi tutuğum balığı beslemeyi eklemeyi aklımın köşesine not aldım.
Yemeklerimize başladıktan sonra hiç konuşmadı. Anlaşılan yemekte sessizliği seviyordu annem gibi. Sadece yarın beni okula bırakacağını söyledi. Tıka basa yemek yedim büyükannem cidden lezzetli yemek yapıyordu. Mutfağı toplamasına yardım etmek istedim ama beni reddetti. Zaten sadece teklif etmiştim kabalık olmasın diye yoksa ben kim mutfak toplamak kim. Odama çekildim.
Telefonumun melodisiyle dikkatimi ekranına verdim. Arayan Karen'dı. Nasıl bir saçmalıktı bu kız? Özür dilemek için neler zırvalayacağını merak edip açtım telefonu.
Cırt sesiyle "Lena?" dedi.
"Evet Karen seni dinliyorum." dedim.
"Bil bakalım kiminle randevuya çıkıyorum." dedi ve devam etti "Briaaan!" diyerek çığlık attı. Ben de özür falan diyeceğini düşünüp aptallık seviyeme depar attım hala yediremiyordum bana bunu yapmalarını.
"Niye aradın Karen?" dedim soğuk sesimle.
"Yeşil elbisemin altına sence siyah topuklularımı mı giyeyim yoksa altın rengi olanı mı?" dedi. Ah cidden mi beni bunun için mi aramıştı. Öylece hiçbirşey olmamış gibi devam mı edeceğimi düşündü? Telefonu yüzüne kapattım sonrada telefonun tamamını kapattım. Telefona doğru sanki beni duyabilcekmiş gibi "Ne halin varsa gör!" diye bağırdım. Sinirlenmiştim ama kendime kızıyordum. Karen'ın grubumuzda en aptalıydı zaten. Diğer kızlar aramamıştı bile. Aramalarını da istemiyordum. Nefes almaya ihtiyacım vardı. Odamın iki balkonu vardı biri okyanusa bakıyordu diğeri yan komşumuza. İlk okyanusa açılan balkonun kapısını açtım. Havayı derince ciğerlerime çektim. Daha sonra diğer balkonun kapısını açtım temiz hava iyi gelmişti zaten burası çok sıcaktı.
Kafamı kaldırdığımda yan evin balkonunda çıplak bir çocuk sigara içiyordu.
Aman Tanrım!
TAMAMEN ÇIPLAK.
Bakışlarımı belaltından çekip yüzüne baktığımda sigarasını içine çekerken bana bakıyordu. Tanrım göz göze geldik. Yanaklarıma hücum eden sıcaklık kızardığıma işaretti. Arkasından kızıl saçlı bir kadın çarşafı straplez elbise gibi vücuduna sarmış çıplak çocuğun arkadasından ona sarıldı. Kendime gelip onları izlemeyi bırakıp içeri girdim. Hemen banyoya geçip yüzüme su çarptım. Beyaz tenli olmam kızardığımda hemen belli etmemi sağlıyordu. Daha önce hiçbir erkeği çıplak görmemiştim. Ne arıyordu ki çıplak bir şekilde balkonda. Acaba daha önceden de böyle çıkmışmıydı. Büyükannemde belki o şekilde görmüştü. Bu düşünce yüzümü buruşturmama sebep oldu. Aynadan akseme bakıp görüntüleri aklımdan silmeyi düşündüm. Bugünlük bu kadar yeterdi. Yatağıma geçmeden önce yan komşuya bakan balkonumun kapısını kapatım perdeyi çektim. Öbür balkonu kapatamıyacağım kadar sıcak olduğu için kapatmadım. Yatağıma girip ince pikeyi boğazıma kadar çektim. O an aklıma geldikçe uykum kaçıyordu. Düşünmemeye çalışıp uyumayı diledim. Yatakta ne kadar oyalandığımı bilmeden gözlerim ağırlaştı ve rüyalar alemine daldım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
O, benim!
Teen FictionDaha önce başka erkeklerle öpüşmüştüm. Şuan öpüşmenin tanımını yeniden keşfederken diğer erkeklerle yaptığım öpüşmenin gerçek bir öpüşme olmadığını yüzeysel olduğunu anladım. Dudakları dudaklarımı kaplarken dili ağzımın içinde keşfe çıkmıştı. ...