Bölüm 16

144 8 1
                                    

 Resim, Colin.

       Ben Colin beni düşünüyor diye sevinirken hala adamı dövmeye devam ediyordu. Kendime geldiğimde Colin’e seslendim ancak beni duyumsamazlıktan geldi. Son olarak koluna yapıştım. Bu hareketim onu şarşırtmışa benziyordu. Durup bana napıyorsun bakışı attı. Gözlerimi kaçırıp yerde duran adama baktım. Gözü şişmiş kaşından ve burnundan kan sızıyordu. Az önce yaptıklarına rağmen ona acıdım. Kimse Colin’e yaklaşıp ayırmaya çalışmamıştı.

       Shellby yanımıza gelerek “Ben kazandım!” diyerek şakıdı. En sinir bozucu gülümsemesini de takınmayı unutmadı. Colin Shellby’e baştan aşağı inceledi. Shellby de bunu farkedince gülümsemesi yayıldı. İçimde onun saçını başını yolma isteği oluştu. Kimseden ses çıkmayınca Shellby ortaya atıldı.

        “Selam ben Shellby. Lena ile kuzeniz.” Dedi elini uzatarak. Colin’in normal yüz ifadesi, yerde duran adamın ayağa kalkıp çıkışa giderken saydığı küfürlerden sonra sinirli bir hal almaya başladı.

      “Ben de Colin” dedi Shellby’e. Ama elini sıkmadı. Ben zafer edasıyla gülümserken Colin kolumdan tutup sürüklemeye başladı. Çıktıktan sonra kapının yanındaki duvara doğru itti. Neredeyse duvara çarpacaktım. Üzerime doğru gelince korkuyla sokak kedisi gibi duvara sindim. Keşke duvarın içine girebilsem diyordum. Çünkü Colin’in bakışlarında öfke vardı. Ne yapacağına dair en ufak bir fikrim yoktu.

       “Ne yapmaya çalışıyordun?” dedi sesini kontrol etmek ister gibi ama yüksek çıkıyordu.

       “Sadece.. biz.. öyle.. bir iddaa.. ” Kuracağım cümlenin kelimelerini toparlamıyordum. Hemen birkaç santim yakınımda duran ve cevap vermemi bekleyen baskın gözler bunu hiç yardımcı olmuyordu.  Gözlerinin içine bir süre baktıktan sonra başımı eğip yutkundum. İki parmağıyla çenemi kavrayıp yüzüne bakmamı sağladı. Az önce ki ifadesi silinmiş yerine arzulu ışıl ışıl gözlerle bakan Colin gelmişti. Daha fazla yaklaşıp bir elini belime diğer elini enseme yerleştirdi. Dudaklarını yanağımdan sürterek kulağıma doğru hareket etti.

“Napıcam ben seninle” diye fısıldadı. Kalbim dört nala çalıyordu. Biraz daha hızlı atsa yerinden çıkacak gibiydi. Nefeslerim hızlanmıştı. Ona neden izin veriyordum ki? Bunu yapmamalıydı. Daha dün bana nasıl davranmıştı?  Ancak şuan bu kadar yanımdayken nasıl davrandığının bir önemi yokmuş gibiydi. Hadi ama Lena bu kadar kolay affetmemelisin. Kendimi ikna edemeyeceğimi anladığımda Colin dudaklarını dudaklarıma değdirdi. Öpmüyordu. Benim öpmemi bekliyordu. Gözlerim kapalı dudaklarını hissederken Shellby bütün ortamı bozacak sesini duyurdu “Lena tanrım ne yapıyorsun burada gitmemiz gerekiyor beni tek bıraktın.” Dedi sitem ederek. Aslında çoğu zaman Shellby ile bir yere gittiğimizde genelde o benden ayrılıp bir erkekle takılırdı. Şimdi bana böyle demesi komik gelmişti. Shellby Colin’e dikkatlice baktı. Ancak Colin hala bana odaklanmıştı.

“Hadi gitmiyor muyuz?” dedi. Bir ara Sally’e Shellby’i öldürme planı listesi hazırlamalıyım diye aklımın bir köşesine not aldım.  Yüzümü Colin’e çevirip baktım. Gitmemi istemiyordu ama hem geç olmuştu hem de sağolsun Shellby rahat durmuyor kollarını göğsünde bağlamış bir ayağını yere vuruyordu.  Colin’den ayrılıp Shellby’e doğru gittim.

  “Seni yarın akşam alırım.” Dedi arkamdan. Düz bir ifadeyle arkama dönüp ona baktım. Sonra önüme dönüp gülümsedim. İçten içe mutlu olmuştum. Fazlasıyla. Colin’i affettim ancak onu süründürme işlemini barıştıktan sonra yapmaya karar verdim. Yolda yürürken Shellby’e baktım. Bana baygın bakışlarını yolladı.

       “Farkında mısın bilmiyorum ama yol boyunca dudakların iki yana yayılmış gülümsüyorsun.” Dedi.

        “Kıskanma” deyip ona dil çıkardım.

O, benim!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin