"Burada bekleyebilirsiniz." dedi adam.
Başımla onayladım ve kapıya yaslandım. Ne yapacağımı bırakın elimi kolumu nereye koyacağımı bile bilmiyordum. En sonunda kollarımı birbirlerine doladım ve başımı kaldırıp beklemeye başladım.
Zafer beyin söylediği saati birkaç dakika geçiyordu ki Banu'yu göz hapsine aldığım büyük kapıda gördüm. Sağ omuzunda kocaman bir çanta, sol elindeyse arkasından çektiği valizi vardı.
Güneş batmıştı ama yüzünde sanki ışıklardan rahatsız oluyormuş gibi bir hal vardı. Yüzü soluk, gözaltları mordu. Öyle ki onu yoldan geçerken görseydiniz durdurup "İyi misin?" diye sormadan yanında geçemezdiniz. Yüzündeki saçları kulağının arkasına atıp valizini merdivenlerden aşağı çekiştirmeye başaladı. Saçlarını kısacık kestirmişti. Fakat ne yalan söyleyim tüm bunlara rağmen hala güzel bir kızdı.
Hızla yanına gittim ve valizinin bir ucundan tuttum.
"Deniz?"
Hiçbir şey söylemedim.
"Sen... Sen neden buradasın?"
"Baban beni gönderdi."
Yüzünde rahatsız ve ürkek bir ifade vardı.
"Ona kimseyi istemediğimi söylemiştim."
Yüzüne bakmadan valizini aşağı indirmesine yardım ediyordum.
"Aslında Ali ile gelecektik ama... Onun işi çıktı."
"Ah o iyi mi? Nasıl?"
Düzlüğe gelince valizin kulpunu alıp çekmeye başladı.
"Toparlamaya başladı. Merak edecek bir şey yok. A çantayı bana ver sen. "
"Gerek yok. "
"Ver zaten birazdan taksiye geçeriz."
Sorun çıkarmak istemiyor gibiydi. Çantasını aldım ve yürümeye başladım. Bu yoldan da taksiler geçiyordu ama biraz tersti. Aşağı yürüsek ordan hallederdik.
"Şey Ali... O iyi gibi durur ama çoğunlukla durum göründüğünden daha kötüdür. Her şeyi kendi içinde yaşamaya meyilli. "
"Ali'nin nasıl biri olduğunu biliyorum Banu!"
"Ö-özür dilerim yani onu rahat bırakma demek istedim. Üzerine git. "
Belli ki yardım etmeye çalışıyordu ama ben Banu'dan tavsiye alacak değildim. Ona sinirli bir bakış atıp susturdum.
Sessizce yürüdük, içimden bir ses karışma kızım diyordu ama yine de onu terslediğime üzüldüm. Evet belki o Banu'ydu ama hastanede geçen aylardan sonra ilk kez dışarıdaydı. O da zor şeyler yaşamıştı. Yumuşayacak değildim ama kalbim burkuldu.
Taksiye geçtiğimizde artık bavulun tekerlek sesleri de yoktu ve sessizlik can yakar boyuttaydı.
"Sene kaybın için üzgünüm, belki bilmek istersin aynı okulda olacağız."
"Sağol. Babam mı zorladı seni buna? Mecbur değilsin Deniz. Artık hastaneden çıktım."
"O önerdi ama zorlamadı. Mevcut şartlarda en iyisi bu."
Durduk biraz, dışarıda hafif bir yağmur başlamış, arabanın camlarına vuruyordu.
"Ali'nin okulu ne oldu?"