Uyumamak için direnirken ve televizyondan gelen konuşmaları dinlerken bir anda Banu'nun sesini duydum.
"Deniiiz..."
"Ne!" diye sıçrayarak uyandım. Meğer fark etmeden uyumuşum.
"Haydi kalk eve gidiyoruz."
"Ne ara uyumuşum? Sinan nerede?"
"Şu tuhaf adam mı? Sabah biz gelince gitti ve kayboldu."
"Siz mi? Saat kaç?"
"Saat 13'e geliyor. Biz 8 civarı geldik, sen uyuyordun. Ama doktor artık uyanık kalmasına gerek yok dinlensin dedi. Öğle arasından sonra da çıkış yapabiliriz. Eve gitmek istersin diye düşündük, Ali de çıkacak bugün."
Düşüncelerimi toparlamaya çalışır gibi ellerimi yüzüme götürmek isteyince sol elimin sargıda olduğunu hatırladım.
"Herkes nerede? Ali uyandı mı?"
"Evet evet çok oldu. Emre'yle Betül onun toplanmasına yardım ediyor. Ezgi de çıkış işlemlerin için aşağıya indi."
"Anladım." dedim yavaşça. Sonra Banu'nun yardımıyla odadaki banyoya doğru ilerledim. Banyo, devlet hastanesinde asla rastlayamayacağınız cinsten bir banyoydu. İçinde duşu hatta otel odası gibi ama paketli havlular bile vardı. Leş gibi bir haldeydim ve banyo çok hoştu ama yine de evimin rahatlığına kavuşmayı tercih ederek bunu pas geçtim. Zaten kaburgalarımı oynatmama sebep olan her hareket canımı yakıyordu.
"Tekrar yatağa geçmek ister misin? Biraz dinlen."
Banu'nun koluna girmiş banyodan çıkıyorken odaya Emre ve Betül girdi.
Emre "Ooo uyandın mı?" diye gülümserken Betül hızlıca diğer koluma girip "Ayyy uyandığını duymadım sana yardım edeyim." dedi.
"İyiyim sakin olsun lütfen herkes." dedim gülümseyerek.
Emre şöyle bir durduktan sonra "Peki madem siz kızlar toplanın biz Ali'yle aşağı inelim." dedi ve odadan çıktı.
Kısa sürede toparlanıp aşağı indik ve bizi bekleyen taksiye binememe yardım ettiler. Taksiye girdiğimde zaten içeride olan Ali'ye sarıldım daha doğrusu sarılmak için hamle yaptım ama fazlaca acı verici olunca durmak zorunda kaldım. Ali bana gülümseyerek "Dikkatli ol." dedi. Yüzümü buruşturdum ama sonra zorla gülümsedim "Sarılmak için beklememiz gerekecek sanırım."
Betül'ün Emre'nin motoruna onun arkasına bindiğini gördüm. Banu da bizim taksimizde ön koltuğa geçmişti.
Ali bir anda elimi tuttu ve ben daha ne olduğunu anlayamadan dudaklarını benimkilere yapıştırdı fakat hemen ardından ağzından acılı bir inlemenin kaçmasını da engelleyemedi. "Bunu yapmamalıydın." dedim ama gülümsemekten de kendimi alamıyordum. Ali kafasını koltuğa doğru geri bıraktı ve acılı bir tonda kıkırdadı. "Buna değdi."
Tam anlamıyla bitik hissediyordum ama içimde tarifsiz bir rahatlama da vardı. Acaba hala verilen ağrıkesicilerin mi etkisindeydim yoksa iyi bir dayak insanın bazı şeyleri keşfetmesini mi sağlıyordu?
Bunu evde düşünecektim.
****
Zaten önümüz haftasonu olduğu için doktorun verdiği ilaçların da etkisiyle adeta aralıksız iki gün uyudum. Pek hareket etmeden sırtüstü yatmak zordu ama ilaçlar sağ olsun uykuya dalma kısmını benim için hallediyorlardı. Pazar akşamı günün üçüncü uykusuna doğru süzülüyordum ki kapım tıklatıldı ve Ezgi içeri girdi.