Salak Arda'ya bir mesajla rastgele bulduğum bir cafeye gelmesini söyledim. Hava kötüydü, esiyordu ve yağmur yağacak gibiydi.
Söylediğim cafeye vardığımda benden önce geldiğini görünce şaşırdım çünkü aradan çok az zaman geçmişti. Arabasıyla ya da taksiyle gelmişti belli ki.
Çantamı sandalyeme astım ama ceketimi çıkarmadan oturdum.
"Bir selam yok mu asi kız?"
"Yok." Dedim ve başımla önünde kapalı halde duran bilgisayarını işaret ettim. "Aç şunu hemen başlayalım da bitsin."
"Sen neden bilgisayar getirmedin? Lan ağladın mı sen yoksa? Sanki gözlerim kırmızı. " dedi yavşak yavşak konuşuyordu.
"Soru sorma Arda aç bilgisayarı işimizi yapalım!"
"Ne var merak ediyorum. Seni önemsiyorum belki. "
Gözlerimi kıstım. "Etmeyeceksin merak. Ben sana soruyor muyum ne diye benimle ödev hazırlıyorsun diye. Sormuyorum çünkü umurumda değilsin. Kafandakiler de umurumda değil."
Sinirle devam ediyordum ki garson sözümü kesti.
"Ne alırdınız efendim?"
"Çay." dedim direkt.
Arda menüyü ne ara kaptıysa kapmış yavaş yavaş çeviriyordu.
"Iııı dibek kahvesi var mı sizde?"
"Malesef efendim. Ama aromalı türk kahvelerimiz mevcut bakın şurada listesi. "
"Hımmm... Taze mi çekiyorsunuz yoksa paketli mi alıyorsunuz dışarıdan?"
"Alt tarafı kahve be söyle bi tanesini uzatma. " diye müdahale ettim dişlerimin arasından.
"Midem hassas Denizciğim dikkat ediyorum." deyip garsona döndü. "Paket heralde cevap vermediğinize göre?"
"Hay senin midene..." diye söylendim kendi kendime.
"Ben şey tam bilemiyorum isterseniz mutfağa sorup geleyim." dedi garson biraz mahçup mahçup.
"Aa yok yok sormayın mocha yazmışsınız. White chocolate mocha da var mı?"
"Var efendim. Getireyim mi?"
"Buzlusu da var mı peki?"
Sinirle Arda'nın elindeki menüye uzandım. Vermeyince parmaklarını açıp elinden hızla aldım. Menü'yü masanın diğer ucuna koyarken yüzümü tamamen ona döndüm.
"Ya hemen bir şey söylersin ya da garsondan sadece buz istemene yol açacak güzel bir kafa atarım sana."
Arda pişkin bir kahkaha attı.
"Sinirlenme güzelim. Ben de çay söyleyeyim bari senin içtiğinden. İki çay istiyoruz biz. "
Ben içimden tövbeler sıralarken garson da şükrederek masadan uzaklaştı. Bilgisayarı Arda'nın önüne koydum.
"Yaz şuraya hemen Orhan Veli."
"Dur güzelim acele etme."