Kısa bir süre odada yalnız kaldım, gözlerim camdan dışarı kaydı. Odamın sağ tarafı tamamen camla kaplıydı. Manzara da harika bir şehir manzarasıydı. Bunu odadaki detaylarla birleştirirsek tek gecesi bile şimdiye kadar Ali'yle beraber kazandığımız bütün paraya denk gelecek gibi görünen bir yerdi. Demek ki babam zannettiğimden çok daha güçlüydü.
Kapı açılınca düşüncelerinden sıyrıldım ama hiçbir şey olmamış gibi tekrar manzaraya döndüm. Sinan sessizce yürüyüp camın önüne geldi bir eliyle cama yaslanıp dışarıya bakmaya başladı. Bakış açımda olduğu için onu baştan aşağı inceledim.
Uzun boylu sayılabiledek biriydi. İlk görüşte onun için kaslı demezdi kimse ama gösterişi umursamadan güçlü olmak için spor yaptığını anlayabilecek kadar bu işleri biliyordum. Üzerinde sade ince siyah bir kazak ve kot vardı. Saçları kenarlardan kısa üstten ise biraz daha uzun ve dalgalıydı. Yüzünde baktığı manzaradan zevk alıyormuş muzip ve rahat gibi bir ifade vardı.
"Bana söylemek istediğiniz bir şey mi var Deniz hanım?" dedi bakışlarını hareket ettirmeden.
O anda aslında camdaki yansımadan bana baktığını fark ettim. Bunu o ana kadar fark etmediğim için biraz bozulsam da çaktırmamak amacıyla kaşlarımı çattım.
"Evet." dedim.
Bana döndü ve "Dışarıdan bir istediğiniz varsa aldırabilirim." dedi.
"Hayır." dedim "Sorularım var cevap istiyorum."
"Tabi ki. Cevapları bildiğim sürece hiç sorun yok."
Tamamen gıcık sayılmazdı ama bu kadar rahat ve uzlaşmacı olmasına hala alışamıyordum.
Odada ilerleyip küçük dolaba eğildi ve iki şişe su çıkartıp solumdaki masaya koydu. Sonra bir tanesinin kapağını açtı ve bana uzattı.
"Sorularınızı sorarken su içmek isteyebilirsiniz. Doktor hanım içmenizi önermişti."
"Sağ ol." deyip suyu aldım. Gerçekten de korkunç derecede susadığımı fark ettim.
"Şimdi," dedim. "Şu kavga olayından başlayıp anlat. Neler oldu orada? Sen mi müdahale ettin?"
Kollarını birbirine sarıp sol tarafımdaki duvara yaslandı.
"Evet sizi izliyordum ve orada yardıma ihtiyacınız olduğunu düşündüm. Aslında sadece izlemem gerekiyordu ama o anda inisiyatif aldım ve arkadaşlarımla müdahale ettim."
"Beni izlemen mi gerekiyordu? Ne zamandan beri beni izliyorsun?"
"Birkaç aydan beri."
"NE!" dedim ve boğazımda kalan suyu öksürmeye başladım. Korkunç bir ağrı sol kaburgalarımın arasından tam olarak nereden olduğunu bilmediğim bir yerden vurdu.
Eleman yanıma gelip elimdeki şişeyi kaptı. "Kırık kaburgayla öksürmek iyi bir fikir değil. Dikkat edin. Eğer su kaçtıysa doktoru çağırayım."
Boğazıma dokunurken başımı iki yana salladım sonra yavaşça "Sorun yok" dedim. "Kırık kaburga konusunda tecrübelisin galiba."
"Pek çok kırık konusunda tecrübeliyim." dedi gülümseyerek.
"Kimsin sen ya? Nasıl birisin? Babam için çalışırken mi oldu bu kırıklar?" dedim.
"Aslında... Ben doğrudan babanız için çalışmıyorum. Birliğe bağlı biriyim."
"Birlik mi? Ne?"
"Babanız bir birliğin üyesi daha doğrusu başkanı Deniz hanım. Sanırım artık birinin size bunları söylemesi lazım sonuçta siz de bir gün parçası olacaksınız."