"BENİ RAHAT BIRAKIN!" dedi acı dolu bir ses.
Dudağımı ısırıp gözlerimi kapattım. Az önce kendimi dışarı attığım derse ışınlanmak istiyordum.
"Bana bak oğlum, çok yanlış insanları karşına aldın sen. Sana son bir şans veriyorum, yola gel ve hemen hallet şu işi... "
"Yapamam! Lütfen bırakın beni, hayatım söner!" diye bir çocuk inliyordu.
Aptal kavga birazdan biter ben de derse giderim diye sabırsızca dudağımla oynamaya devam ediyorken "Ya bizim dediğimizi yaparsın ya da buradan leşin çıkar!" dedi konuşmanın asi tarafı.
Güzel sıçtın kızım Deniz, dedim içimden. Bu arada bu metafor bu ortama hiç yakışmadı diye cevap verdim kendime yüzümü buruşturarak.
"İMDAA-" Yardım istemeye çalışan taraf tok bir vuruş sesiyle susturulunca yerimde sıçradım.
"Seni burada kimse duyamaz."
İnsan etine vurulunca çıkan o tok tuhaf bir iki ses çocuğun inlemelere karıştı ve sanırım şimdi ağlamaya başlamıştı.
"Lütfen bakın ailem için okulum çok önemli... Riske... Riske atamam."
Çocuğu kötü bir şeylere zorladıkları belliydi bu yeterince sinirimi bozuyordu ama her şeye karışıp düzeltmeye çalışmam gerizekalıcaydı. Zaten hayatım zordu, başımda "kargalar" uçuşuyordu, en azından okulun sakin geçmesini istiyordum. Ama bir yandan da yumruklarımı deli gibi sıkıyordum.
"Ailem demişkeeeen... Senin 9lardan bir kız kardeşin varmış. Doğru mu duyduuum?" dedi tehditkar ses ağlamaklı çocuğa iğrenç bir tonda.
"HAYIR!" diye inledi çocuk.
"Evet evet varmış, dediğimizi yapmazsan biz de ziyaretine gidebilirmişiz hatta. Değil mi beyler?"
"Önce buradan sağ çıkmanız lazım!"
Ne yazık ki son cümle benden, evet benden çıkmıştı. Sevgili kendim, mümkün olsa önce yanaklarından sonra da alnından öperek tebrik ederdim seni çünkü burnunu yine mükemmel bir şekilde sokmuş bulunuyorsun duruma.
Tuvalet kabininin kapısına vurup dışarı adım attım. Kapının suçu yok biliyorum ama bir şeylere vurma moduma geçemem gerekiyordu bu şartlarda.
Sonra ağzıma gelen en sevdiğim film repliklerinden bir tanesini söyledim.
"Rahat bırakın çocuğu."
Karşımda az önce beni yerinden kaldıran kavruk tenli çocuk dikiliyordu. Neydi adı? Arda?
"Napıyorsun kızım sen burada?" dedi sırıtarak. Arkadaşlarıla beraber 4 kişi yerde yüzü kanlar içindeki çocuğa eğilmiş hallerinden doğrulup sırıtan yüzlerle bana döndüler.
"Rahat bırakın dedim. Dağılın. "
Çocukların hepsi bana gülüyordu. Arda ise gözümün içine baka baka özellikle sesli bir kahkaha attı.
"Çık git buradan yeni kız, işimize karışma bu bizim aramızda."
"Belki teke tek olsaydınız karışmazdım. Ya da az önce bir kız hakkında öyle iğrenç konuşmasaydın. Ama hiç kusura bakmayın şu şartlarda karışmamak gibi bir seçeneğim yok. " dedim yavaşça onlara yaklaşmıştım.
"Komiksin ama uğraştırma beni yeni kız. Çık git yoksa olacaklardan sorumlu değilim. "
"Ne olcakmış?"
"Tutun dışarı atın şunu."
Yerdeki çocuğun kollarını tutmayan çocuklardan birisi bana yaklaştı ve kolumdan tutup dışarı çekmeye çalıştı. Elimi, kolumu tutan bileğinin üzerine koydum ve ani bir hamleyle bileğini kendisine doğru bolca acı vereceğini düşündüğüm bir şekilde kıvırdım.