''Bir zebaniye kendini kaptırıp, cennetten muaf olan kızın hikayesi.
Janseli'nin.''
*Kurgu ilk kez 2016 yılında yazılmaya başlanmış, daha sonrasında tekrardan yazılmaya başlanmıştır. Kurgusu şuan tekrardan d...
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Bölüm şarkıları: Barren Gates/ Devil Halsey/ Eye Closed
Zihnimin içinde o kadar çok ses vardı ki hangisi bana aitti bilmiyordum.
Önümde bir anda kan gölü oluşmuştu. Cennet'in askerleri üstümüze hiç acımadan geliyordu. Onlar melekti; nasıl bu kadar kolay öldürme duygusuna kapılabiliyorlardı? Erebos'un siyah kalkanı benden ayrılmıyordu. Cehennem ruhu yanımda alev alev yanıyor, meleklerin kanatlarını koparıp kendisine dokunana bedelini ödetiyordu. Sadece ayakta dikiliyordum. Onlara bir yararım dokunmuyordu? Ne yapmam gerektiğini bilmiyordum.
''Güvende olman benim için yeterli.''
Denes'in bu durumda bile konumunu önemsemeden benim soruma yanıt vermesi paha biçilemezdi. Zihnimin içindeki onca sesin içine yardım eli gibi uzanan cümlesi derin bir nefes almama yardımcı oldu. Mıchael ordusunun arkasında durup sadece bizi izliyordu. Sanki Erebos'un hareketlerini inceleyip, ona göre askerlerine komutlar veriyordu. Şifacı cübbesinin önünde ellerini birleştirmiş sadece izliyordu. Onun ihanetini hala aklım almıyordu. Gerçekten tek neden kraliyet kanına sahip olmadığım için miydi?
Arkamda duyduğum ses bir anda kulağıma ulaşmıştı. Sesin geldiği yöne dönmemle kanatlarını açmış halde üstüme doğru gelen meleği görmem bir oldu. Aramızda sadece birkaç metre vardı. Erebos tam olarak yanımda sayılmazdı. Biraz ileride savaşıyordu. Cehennem ruhu ise onun yan çaprazındaydı. Önde olmalarının sebebi daha fazla cennet askerine ulaşarak onları yok etmek ve bana güvende olmam için geniş alan bırakmaktı.
Bana doğru yaklaşan meleğin ellerinin uzadığını, tırnaklarından pençeye benzer şeylerin çıktığını gördüm. Kaşlarım çatıldığında meleklerin böyle özelliklerinin veya formlarının olduğunu görmemiştim. Birkaç adım gerilediğimde artık çok yakınımdaydı. Tam omzuma pençesini geçirecekti ki Erebos'un siyah kalkanı devreye girdi.
Her şey saniyeler içinde olmuştu.
Bedenimden ayrılan kalkanın bir diğer yarısı hala bendeydi. Meleğin üstüne parazit misali atlamış, onu yakarak saniyeler içerisinde küle dönüşmesine neden olmuştu. Yeniden siyah kalkan bedenime döndüğünde resmen afallamıştım. Böyle şeyler yapabildiğini tahmin etmiyordum.
Önüme döndüğümde Erebos'un üstünde üç tane meleğin uçtuğunu gördüm. Zorlanmıyordu ancak hareket kabiliyeti düşüyordu. Hareket alanı azaldıkça yaptığı manevralarda kısıtlanıyordu. Ona yardım etmek istiyordum ama ne işe yarabilirdim ki? Cehennem Kraliçe'si olarak yanlarındaydım ancak hiçbir işlevim yoktu. Kendimi bile Erebos'un kalkanıyla koruyabiliyordum.
Cehennem ruhu beni duymuş gibiydi. Duyuyorsa şaşırmazdım çünkü benim bir parçam sayılırdı. Ne zaman iyi veya kötü bir duygu hissetsem aynı şeyleri o da hissediyordu. Alanın ortasında alev alev yanarak gerçekten de cehennem ruhu olduğunu tüm cennete kanıtlıyordu. Bana omzunun üzerinden baktığında önünde birçok meleğin altın renginde kanlarıyla yatan bedeni vardı. Kanın bir kısmı ağız kısmındaydı. Bedeni kırmızı, turuncu tonlarında olduğundan bu leke çok belli değildi. Ruhum ve bedenim iblise dönüştüğünden bu mesafeden, bu renk tonlarına rağmen lekeyi görebiliyordum.