''Bir zebaniye kendini kaptırıp, cennetten muaf olan kızın hikayesi.
Janseli'nin.''
*Kurgu ilk kez 2016 yılında yazılmaya başlanmış, daha sonrasında tekrardan yazılmaya başlanmıştır. Kurgusu şuan tekrardan d...
Merhabalar tekrardan, 8. bölüm hem benim için hem de Erebos ve Janseli için çok önemli bir bölüm. Kitabın bu bölümünden sonra değişimlerin farkına varacaksınız. Bu bölümün eski 8. bölümler uzaktan yakından alakası yok. Tekrardan, sıfır halde 51 sayfa yazdım. Yorumlarınızı ara satırlarda görmek için çok heyecanlıyım!
Sevgilerimle💜
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Hayatım bir tiyatro olsaydı, ben sadece o sahnedeki soytarı olurdum. Herkesin aptal gördüğü, umursamadığı ama yanından ayırmak istemeyip, kendini eğlendirdiğini düşündüğü o karakter olurdum.
Sadece bir anlığına varlığımın silinmesini diledim.
Bir anlığına.
Yok olursam, var olmazsam her şeyin düzeleceğine o kadar inanıyordum ki... Bu his sonumu getirecekti.
Ben, çıktığım o savaş tepesinde zaten kimsesizdim. İhanetin bizzat ismiydim, bizzat lanetin kendisiydim.
Mıchael'ın kibirli bakışları bembeyaz olan odayı kirletebilecek türden koyuydu. Gözleri çoğunlukla benim üstümde dolanıyordu. Bunu, onu çıldırtmak için özellikle yaptığını biliyordum.
''O zaman oyunumuza başlayalım.'' diyerek gözlerini kapatıp, derin bir nefes aldı. Son kez nefes alırmışçasına büyük bir nefesti bu. Bulunduğu konumdan ayrılarak, yanındaki o tuhaf iki şeyle beraber tekrardan eski yerlerine döndüler. O an görüş alanıma o girdi.
Henüz bir bedeni yoktu ama birkaç dakika içinde olacağını ikimizde biliyorduk. Bakışlarım ondan çekiniyordu. İstediğim bu değil miydi? Sesini, tenini hissetmek, istediğim bu değil miydi? Kendi kararsızlığım içinde boğulacakken, onun acısını görürken, yine de bana el uzatmasını bekleyecek kadar bencildim.
Gözlerim ona döndüğünde, bakışlarında kilitli kaldım.
Karanlığı, benim onun önünde istemsizce boyun eğişim gibi himayesi altına almıştı. Bakışları o kadar koyu, o kadar öldürücüydü ki göz altlarındaki o beyaz sıvıyı göremiyordunuz bile. Bunun bir karşılığı olacaktı, karşılığını verecekti. Onu Mıchael'ın karşısında acınası, küçük düşürmeyecektim. Zaafı gibi görünmeyecektim. Ona küçükken dediğim gibi Karanlıkların Efendisi demek için gerekirse hislerimden vazgeçecektim.
Hisler, iki ruhun buluştuğu o eski kulübe olabilirdi ama kalp o kulübeye yağan yağmurdu.
Dudaklarımdan, onu korumak için bir kahkaha kaçtı.
İkisinin de bakışları bana dönerken, yüzümde onların anlamayan ifadelerini hissediyordum. İkisine de bakmadan, gülerken bakışlarımı yere indirdim. Boğazım acırcasına, nefesim kesilircesine kahkaha atıyordum. Erebos, beni bir şekilde anlardı. Aramızda oluşan o yıllar, dile gelemeyen onca hislerde birbirimize karşı anlayış hep olmuştu. Onun bakışları beni rahatsız etmezdi. Ama Mıchael'ın uğradığı şok, şaşkınlık ve tereddüt adımlarına bile yansımıştı. Bu beni gerçekten gülümsetti. Bu kez, bunun içinde güldüm.