Özel Bölüm: ~Janseli Atan'ın Laneti~

780 72 209
                                    

Merhabalar, ilk özel bölüm ile karşınızdayım. Normalde kısa tutacaktım ama bir baktım 27 sayfa olmuş😬 Özel bölümler geçmişe yönelik olacak. 10. Bölüme de bugün başlayacağım önümüzdeki haftaiçine yetiştiririm diye düşünüyorum. Bayramdan önce sizlerle olur ❤️ Bu bölümün ithafı sevgili shympex için.
Bölümü beğenip, yorum atmayı unutmayın lütfen❤️ Kirya'nın ınstagram hesabı: kirya_wattpad

1995 Haziran ayının sonları

Melkor, Kral'ın huzuruna doğru yürürken sakindi. Aynı hizada yürüyen silah arkadaşı Ezio gibi...

Kendilerinden birkaç adım önde ilerleyen, adımlarıyla tüm cehennemi inleten komutanları ise gergindi. Attığı her adımda gerginliği sırtındaki kaslardan belli oluyordu. Melkor, bakışlarını kendi bedenine çevirdiğinde gördüğü kanlarla yüzünü buruşturdu. İğrenç bir tarçın kokusuydu. Kanatlarını söküp, cehennem ateşinde yaktıkları meleklerin kanları yakalama esnasında nasıl olduğunu anlamadığı bir şekilde üstlerine bulaşmıştı. Onlara pusu kurarak, tam Nilte köprüsünün orada yaklaşık 16 tane meleği yakalamışlardı. Tamam, melekleri biraz hırpalamış olabilirlerdi ama biraz.

Bakışları tekrardan önüne döndüğünde ilerledikleri koridorda duydukları tek baskın ses komutanın ayak sesleriydi. Melkor, birkaç adım önünde ilerleyen bu adamın omzunun hizasından, yüzünün sol kısmını biraz da olsa görebiliyordu. Beyaz teninde, sol yanağında öldürdüğü meleklerin kanı vardı. Yüzü her zaman ciddi dururdu. Melkor ve Ezio diğer askerlerle beraber başarıyla tamamladıkları her görevden sonra içmeye ya da iblis kadınlarıyla eğlenmeye giderlerdi ama o gelmezdi.

Erebos, diğer adıyla Karanlıklar Lordu savaş ve görevin haricinde onlarla beraber takılmazdı.

Başlarda bunu kişisel algılayıp ona kin beslemişlerdi. Komutan olduğu için kendini tamamen üstün gördüğünü, bu yüzden ikisiyle takılmadığını düşünmüşlerdi. Eh, Erebos başarıları konusunda kibirliydi ama tek hedefi verilen görevi layığıyla yerine getirmekti. Melkor ve Ezio zaman geçtikçe, onun yanında daha fazla durdukça ikisiyle beraber takılmamasını kişisel algılamamaya başlamışlardı. Komutanları kimseyle eğlenmeye ya da içmeye gitmiyordu. Direk odasına çekilerek ya dinleniyor ya da bir sonraki görev için yeniden bir askeri düzen hazırlıyordu.

Kabul etmişlerdi, hepsi...

Erebos'un askeri zekası ve becerisi bulunduğu mevkiyi fazlasıyla hak ettiğini gösteriyordu.

Kimse anlamıyordu, hatta Cehennem Kral'ı bile... Nasıl oluyordu da her durum için farklı bir düzen, farklı bir ilerleyiş, farklı bir taktik hazırlıyordu? Başını iki yanına salladı. Daha fazla bunları düşünürse keyfi kaçardı çünkü hiçbirine kimse cevap verememişti. İlerledikleri büyük siyah kapı önlerinde nöbet tutan iki zebani tarafından içe doğru itilerek açılmıştı. Kapıda ki işlemeler gerçekten de bir sanat eseriydi. Bugüne kadar tahta geçen tüm Cehennem Kralları'nın ismi ve motifleri işlenmişti.

Kapıdan ilk geçen elbette ki komutanları olmuştu. Melkor ve Ezio, ikisi de aynı anda kapıdan geçmeye çalıştıklarında sıkışmışlardı. Melkor'un sol, Ezio'nun ise sağ omzu kapı kenarında sıkışmıştı. İkisi de aynı anda geçmeye çalışıyor, diğer omuzlarıyla da destek vermeye çalışıyorlardı. Fakat sonuç aynıydı.

''Ezio, sen iblislik hayatımda gördüğüm beyni olmayan tek mızrakçı olabilirsin. Sahi, nasıl oldu da mızrakçılar birliğine girdin? Yoksa annen, senin için kendini feda mı etti? Onca iblis erkeğine?'' Melkor'un sesindeki alay hiçbir zaman değişmezdi. En kötü veya en ciddi durumlarda bile alay edebileceği bir şey bulurdu.

KiryaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin