-13-

73 10 4
                                    


Bir hafta daha bitti ve hastaneden taburcu olma günü geldi. Caner de şehir dışından aynı gün dönüyordu ve telefonda Defne'ye beklemesini, geç de olsa gelip onu alacağını söylediğinde dünyalar onun olmuştu. Çantasını hazırlayıp süslenmişti genç kadın. Aldığı ünite ünite kanlar bile solan yüzünün rengini değiştirmemişti daha. Bol bol allık sürdü, ruj sürdü hemşirelerden isteyerek. Saçlarını düzeltti. İlk defa bu kadar ayrı kalmıştı kocasından, çok özlemişti. Sonbaharın tatlı esintisi, bahçede uçuşan sarı yapraklar, güneşin hiç rahatsız etmeyen sıcaklığı... Odasının penceresinden hissediyordu bu muhteşem doğayı. Daha fazla dayanamadı. Bahçeye inip bu güzel doğa mucizesinin içinde olmak, ağaçlara dokunmak, çiçekleri koklamak, mutluluğunu onlarla paylaşmak istedi.

Bir saat kadar kendini doğanın, çimlerin kucağına bıraktı. Çok güzel bir huzurdu hissettiği...

Sonra bankta oturan bir kadına ilişti gözü. Sigara içiyordu ve çoktandır sigarayı bırakmış olan Defne "Kendimi bu kadar iyi hissederken kimse görmeden bir keyif sigarası içeyim, bir taneden bir şey olmaz nasılsa" diyerek o bayandan bir tane sigara rica etti.

İlk nefesi çektiğinde korkunç bir baş dönmesi ve bulantı hissetti. Tam sigarayı atmak üzereyken Caner'le göz göze geldi.

Caner çıldırmış gibi geldi Defne'nin yanına.

-Ben sana bunun hesabını sorarım! Çabuk git çantanı al ben işlemleri tamamlayıncaya kadar... diyerek hışımla gitti.

Defne gözyaşlarına boğulmuştu. Oysa bir dakika önce ne kadar mutlu, ne kadar huzurluydu. Bir haftadır hayalini kurduğu kavuşma anı bu değildi ki... Böyle olmamalıydı. Caner yine haftalarca konuşmayacaktı kendisiyle. Yine bakmayacaktı yüzüne, yine sabaha karşı gelecekti.

Artık hüngür hüngür ağlıyordu az önce ona kucak açan bahçenin içinde...

Tek kelime konuşmadan kendi evlerine geldiler. Caner karısının çantasını ve ilaçlarını kapıdan içeri fırlattı ve gitti.

Defne oturduğu sandalyede donup kalmıştı. Her yeni doğan güne kocasına kavuşma hayali ile gözlerini açan kadın, ellerini sıkı sıkı tutup göğsünde uyumayı hayal eden kadın, yaşadığı her şeyi unutup yeniden başlamayı umut eden kadın...

Şimdi dört bir yanı hüzün, yokluğu ile baş başa, itilmekten, horlanmalardan yorgun ve yangınlar içinde kül olmuş bir kadın olarak oturuyordu gözleri boşlukta...

Caner'in gözlerinden çıkan ateş kavurmuştu genç kadını. O ateş daha bir saat önce Defne'nin kalbinde kocasının hasreti ile yanıyordu.

Bu kadar çok sevdiği adamın, böyle sevgisiz, böyle vicdansız, böyle kalpsiz olabileceğine inanmak istemiyor ve kendini suçluyordu.

Ben o lanet sigarayı almasaydım bunlar olmazdı... Ben o lanet çuvalları kaldırmasaydım bunlar olmazdı ama mecburdum.

Ben o yayla çorbasının yumurtalı sosunu yavaş döküp hızlı karıştırsaydım annesi bana kızmazdı.

Ben o fırını güzel silseydim Nevin de kızmazdı...

Gece olmuş, saat 1.00'i çoktan geçmişti ve Defne hala oturduğu yerden kalkamamıştı. Caner'in ayak seslerini duydu. Hemen yerdeki çantaları kaldırdı, saçını başını düzeltip kapıyı açtı. Caner ayakta durmakta zorlanıyordu. Çok alkol almıştı. Defne hemen eğilip kocasının ayakkabı bağlarını çözmek istedi ama kendini yerde buldu. Caner karısına bir tekme savurmuş ve gidip koltuğa atmıştı kendisini. Defne daha yerden kalkamadan Caner uyumuştu bile.

ÖBÜR EV  TAMAMLANDIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin