-18-

73 11 4
                                    

Gözü yavrusunu bile görmüyordu artık bitmiş kadının. Umut'unu kucağından indirdi ve olanca gücüyle kapının camına yumruklarını gömdü, koridorda avaz avaz bağıran Nurten Hanım birden susuverdi. Tuz buz olan ve Defne'nin tepesinden inen camların üzerine diz çöküp avaz avaz ağlayan şimdi çaresiz küçük anneydi.

-Ben ne yaptım size, kul oldum köle oldum, hepinizin etrafında pervane oldum, sözünüzden çıkmadım, oğlumun nasıl üzüldüğünü bile görmedim sizi iyileştirmeye çalışmaktan. Arkadaşım bile yok istemiyorsunuz diye. Ben ne yaptım anne! Ben ne yaptım size?

Yumruklarını hala kırık camların üzerine vuruyordu çaresizce;

-Anne ben pes ediyorum, başardınız. Oğluma iyi bakın, derken cam kırıkları arasından eline aldığı camı gören Nurten Hanım dışarıdan uzanıp kapı kilidini açarak yıldırım hızıyla elini tuttu Defne'nin. Az önce öfkeyle gözlerinden ateş çıkan Nurten Hanım şimdi bir anne şefkatiyle gelinini yatıştırmaya çalışıyordu;

-Kızım kendine gel, yapma kızım... diye ağlarken yaralı vicdan ağırlığı birdenbire saf bir masumiyete dönüşmüştü.

Nurten Hanım annesinin en sevdiği vazoyu kıran çocuk masumiyetiyle sakin sessizdi gelinini kaldırmaya çalışırken.

O korkunç günden sonra Nurten Hanım adeta boyut atladı. Daha anlayışlı, daha az söylenen, daha sakin bir kadın oldu. Tabii ki ondaki bu olumlu değişim önce Caner olmak üzere Mustafa Bey üzerinde de etkili olmuştu. Nurten Hanım Defne'ye nasıl davranıyorsa onlar da öyle davrandıkları için Defne'nin hayatında renkler koyudan açığa doğru değişmeye, ışıksız kalan gözleri görmeye, tutmayan elleri dokunmaya başladı.

***

Ağabeyi tatil için geldiği zaman yavrusunu alıp annesinin evine giden Defne'yi ağabeyi tanıyamamıştı. İğne ipliğe dönen kardeşine sarılıp dakikalarca ağlamıştı ama çözüm aramak yerine "Sabret kızım," diyerek teselli etmişti. Ablaları Lale ve Gül de yeğenleri Cem ile Onur'u getirmişler, bütün aile yeniden bir arada yıllardır özledikleri huzuru tekrar bulmuşlardı. Kayınvalidesi ve kocasının geçici bir iyilikte olduklarını çok iyi bilen Defne çok yakında yeni bir çıkmaz sokak ile karşılaşacağını tahmin ettiği için bütün ailesi bir aradayken onlardan yardım istemeyi defalarca düşünmüş ama yazık ki cesaret edememişti.

Günler haftalar çok hızlı geçmişti ve Defne'nin tahmin ettiği ışıksız günler geri gelmişti.

Artık alışmış olmalıydı ama alışamıyordu bu sevgisiz, saygısız hayata.

Caner'in "günübirlik" diye adlandırdığı ihanetleri ve sütten çıkmış ak kaşık halleri Defne'yi deli etse de ses çıkaramıyordu genç kadın. Yeni edindiği arkadaş çevresi ile hemen hemen her gece dışarıda oluyor, sabaha karşı geldiği zaman da ihanetin bütün izlerini üzerinde eve getiriyordu sevdiği adam...

Defne, daha tam olarak oturtamadığı, belki de hiç geliştiremediği özgüvenini bulmaya çalışırken, bu saygısızlıklarla tamamen yitirmişti ve mutsuzluğun dibindeydi artık.

Masum bir insanın hayatını zindana çevirmek, bu hayatı hiç acımadan çiğnemek, yok saymak ve dünyanın tek hakimi gibi davranmak nasıl rahat rahat uyumalarını sağlıyordu bu insanların? Defne, sokakta topallayan bir kedi gördüğü zaman bile uyuyamıyorken, bu bencil insan topluluğu hangi hakla Defne'nin hayatını felç etmişlerdi?

Boşanmak istiyor olmuyordu, evini ayırmak istiyor olmuyordu, mutlu olmak, sevilmek, sayılmak istiyor olmuyordu. Hayatı dört bir taraftan abluka altına alınmıştı ve yaşadığı travmalar ona ölümden başka bir çıkış göstermiyordu. Tek istediği hayatına son vererek bu zulmü bitirmekti.

ÖBÜR EV  TAMAMLANDIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin