Uzun bir korna sesi ile gözlerini açmıştı Destan. Araba hareket etmiyordu. Gözlerini ön tarafa çevirdiğinde Ateş denen adam sinirle dikiz aynasından bir yerlere bakiyordu. Ama çok sinirli görünüyordu. Adam aniden bakışlarını kıza cevirdiginde, kız yavaşça doğrultmuştu.
"Beni burada bekle! Sakın bir yere gitme!" Adam hızlıca arabadan inip arkaya doğru gitmeye başlamıştı. Bir adam sesi bağırıyor gibiydi. Acaba arabadan inip baksa bir şey olur muydu?
***
"Ben aslında şaka amaçlı demiştim, abi!"
"Duyamadım! Oturduğun yerden öyle bağırmasını biliyordun ama! Hı?" Diyerek adamın üzerine yürümeye başlamıştı Ateş. Adam gerileyerek, etrafta toplanan insanların arasına sızmaya çalışıyordu.
"Ö-özür dilerim abi, affet! Vallaha bir daha olmaz."
"İstiyorsan bir daha dene!" diye kükremişti Ateş.
"Yok abi! A-asla ol-" Adam sözlerini yarıda keserek, karşıdan gelmekte olan kızıl saçlı kadına bakıyordu, büyülenmiş bir sekilde. Bu nasıl saf bir guzellikti böyle, diye düşünmeden edememişti. Adamın nereye baktığını anlamaya çalışarak, arkasını dönen Ateş feci halde sinirlenmişti. Neden bu kızı her gören, sihir yapılmış gibi büyüleniyordu? Alt tarafı kızıl saçlı,uzun boylu bir kızdı. Hızlı ve sinirli bir şekilde kızın yanına varıp, kolundan sertçe tutmuştu. Arabadaki insanlar, durmuş onları izliyorlardı.
"Sana gelme demistim!" diyerek tıslamıştı neredeyse kızın yüzüne. Kız korkarak geri çekilmeye çalışmıştı.
"Ben... Özür dilerim... Herkesin toplandığını görünce-" Adam kızın vücudunu kendine yapıştırarak uzun uzun gözlerine baktı.
"Arabaya dön!" Kız ikiletmeden adamın vücuduna yapışmış olan vücudunu zorlukla çekerek hızlı adımlarla hatta koşarak arabaya gitmişti. Geride kalan adam, trafik magandasının yüzüne bir yumruk daha atarak kendi arabasına dönmüştü.
Bindiğinde, arabayı hızla o bölgeden uzaklaştırarak sakin olmaya çalışıyor gibiydi. Kız yavaşça adama bakarken, eli istemsizce kan akan eline kaydı. Adamın eli kanıyordu. İstemsizce yüreğinde bir sızlama hissetti. Normal miydi, peki?
"Elin kanıyor?!" Adam umursamadan omuz silkmişti. Kız boynundaki ince fuları çıkarıp adamın ışıklarda durmasını bekledi. 10 dakika sonra durduklarında kız, korkarak adamın büyük elini tutmuştu. Adam sakince o yöne döndüğünde kızın soğuktan kızarmış elleri ile elini bir bez parçası ile sarmaya çalıştığını gördü. Uzun bir süre onu izledi ve bittiğinde kız başını kaldırmıştı. Yeşil gözleri ile adama bakıyordu. Adam ise onu izliyordu... Hayır onu izlemiyordu! Derinlere inmeye çalışıyordu... O gözlerde şefkat vardı! Hayatı boyunca kimsede görmediği bir şefkat... Ama her ne olursa olsun, o kızı tanımıyordu, ve emindi ki kesinlikle o da para göz birisiydi. Kız elini bıraktığında o da önüne dönmüştü. Kafanı ondan arındırmak istiyordu. O anda telefonu çaldığında arayanın arkadaşı olduğunu gördü.
"Mehmet?"
"Aslanım, nerede kaldınız? Ağaç olduk ya!"
"1 saate ancak geliriz..."
"Tamam tamam, dikkatli gelin acele etmeyin! İyicene merak ettim zaten yengemizi(!)"
"Gelince görürsün..."
"Böyle isteksiz konuştuğuna göre tipi iyi değil demektir?"
"Hayır, öyle demedim. Neyse kapatıyorum, gelince görürsün, görüşürüz."
Gene boş boğazlığı tutmuştu, Mehmet'in. Bir AVM'nin önüne geldiklerinde kız şaşırmıştı.
"Neden buraya geldik?"
"Sana bir kaç parça bir şeyler almamız gerek... Arkadaşlarımın yanında kalitesiz kıyafetlerle durmanın istemem(!)" Kızın yüzü düşmüştü. Her fırsatta onu küçük görmesi hoşuna gitmiyordu. Ama yapacak bir şey yoktu... Bir kere bu adam onu böyle kabul etmişti, ne derse haklıydı...
"Acele etsen diyorum..." Kız hızlı adımlarla onun yanına ulaştığında adamın boyunun ne kadar uzun olduğunu fark etmişti. Ve de yapılıydı, bayağı yapılıydı. Geniş omuzları ve yakışıklı bir yüzü vardı. Ufacık da olsa kızın hoşuna gitmiyor değildi. Yani biraz, tamam bayağı hoşuna gidiyordu. En azından evlendiği adam (kocası) tıknaz, göbekli, saçlarını ortadan ikiye ayıran biri değildi.
"Önce şuraya girelim. Günlük bir kaç parça alalım..." Mağazaya girdiklerinde kız bir personel yanlarına yaklaşmıştı.
"Hoş geldiniz efendim. Nasıl yardımcı olabilirim?"
"Günlük bir kaç parça pantolon, kazak filan alacağız..."
"Tabi... Pantolon bedeniniz kaçtı acaba?" Personel kız, Destan'a döndüğünde ne diyeceğini bilemiyordu.
"Şey, 36 sanırım..." Personel kızın gözleri büyümüştü.
"Gerçekten mi? Çok incesiniz, demek ki... Peki ben hemen getiriyorum." Personel kız gittiğinde adam da şaşırmıştı. Bugüne kadar tanıdığı çoğu kadın 38'den aşağı giymiyor gibi görünüyordu.
"Belli neden yemek yemediğin (!)"
"Ben aslında yemek yemeyi çok severim! Ama sanırım fazla hareket ediyorum..." Ateş bu kızın yemeyi çok sevdiği konusunda şüphelenmiyor değildi. İnce bir bendeni vardı, sonuçta. Personel kız geldiğinde elindekiler ile beraber Destan'ı kabinleri olduğu tarafa doğru götürüyordu. İlk başta siyah, yamalı, yırtık bir kot ve bordo, yakası açık bir kazak denemişti. Kot tam oturmuştu fakat üzerindeki kazağın onu biraz fazla açık gibiydi sanki. Adama göstermeye gittiğinde personel kız da oradaydı. Ve kıskanan bakışlar ile izliyordu bu kızı. Ateş ise bu kızın bedeninin düşündüğünden de zayıf olduğunu fark edince düşüncesini kanıtlamış olmuştu. Pantolon bacaklarını daha uzun göstermişti. Ve bordo kazak da göğüslerini fazla on plana çıkarmıştı.
"Olmuş mu?" Kız utanarak sormuştu bu soruyu. Netice de ilk defa babası dışında bir erkekle alış veriş yapıyordu. Adam hafif sert bir şekilde 'iyi' demişti. Kız kabine dönüp son iki parçayı daha deneyip denememek arasında kararsız kalmıştı. Acaba görgüsüzlük gibi olur muydu? Ama zaten adam dene dememiş miydi? Personel kız kabine bir parça daha bir şey uzattığında kız neredeyse küçük dilini yutacaktı. Bu etek denen şey neredeyse çok kısaydı. Birden kabinin dışından sert bir erkek sesi duyar gibi oldu. Ve anladı ki bu Ateş'in sesiydi...
"Sakın o, son verilen şeyi giyeyim deme Destan!" Neredeyse düşüp bayılacak kız. İlk defa ona adı ile hitap etmişti. Ve çok garip bir şekilde... adını onun ağzından duymak hoşuna gitmişti. Ne diyordu ya? Hemen ilk denediği şeyleri giyip çıktı kabinden.
Adam ise elini kızın ince beline yerleştirerek onu sahiplenmişti, sanki. Keyfinden yapmıyordu ya, sonuçta çevrede bu kadar abaza varken... Kasaya ödemeyi yapıp ayakkabıcıya girmişlerdi. Destan gördüğü uzun topuklu ayakkabılar karşısında çok şaşırmıştı. Acaba kadınlar nasıl bu kadar yüksek ayakkabıyla yürüyebiliyordu?
"Bu nasıl?" diyerek siyah uzun bir botu gösteriyordu Ateş denen adam.
"Bilmem, iyi yani..." Ne diyebilirdi ki?
"Dene o zaman bunu, bende başka modellere de bakayım." İlk defa adamın sesinde biraz yumuşama var gibiydi. Ama emindi ki 1 saat sonra gene değişirdi, hatta belki de 5 dakika sonra... Sağı solu belli değildi, yanar dönerdi Ateş Arslanoğlu...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KIZIL GÜNEŞ
ChickLit"Her neyse, gerçekten... Bugün neden çok konuşmadın ve canın sıkkındı?" Ateş hışımla yattığı yerden doğrularak yüzüme bakıyordu. Yani ışıkta öyle görünüyordu. "Neden mi? Şöyle açıklayayım; Bir bakıyorum karım dediğim kadın, ne idüğü belirsiz bir her...