⚘BÖLÜM 12🌳

159 9 1
                                    

"Hey, selam!" Osman şaşkınca karşısındaki güzel... pardon harika görünümlü kadına bakıyordu. Ateş'in neden bir anda evlenmek istediğini anlamıştı. Onun yerinde kendi olsa bırak evlenmeyi, direk hayatını verirdi bu kadının ellerine... Karşısındaki kız sakince tebessüm ederek başını sallamıştı.

"Hoşgeldiniz..." Ateş bu ikili konuşmayı bölmek istermişcesine kabanını çıkartıp aralarından geçerek vestiyere asmıştı.

"Daha sonra tanışırsınız, sanırım. Hatta tanışmanıza gerek bile yok. O yüzden biz direk çalışma odama geçelim Osman." Ateş arkasını dönüp yürümeye başladığında Osman'ın gelmediğini fark etmişti. Ve aynı anda pürüzsüz bir ses hafif bir telaşla kendine sesleniyordu.

"Şey, yemek yeseydik..." Ateş tam reddedecekken Osman'ın cevabı karşısında sinirlenmişti.

"Olur valla, ben de çok acıkmıştım zaten. Olmazsa bir ellerimi yıkayayım..." Destan dişlerini göstererek gülümsemişti. O sırada Osman denen adamın ardından mutfağa geçerken bir anda Ateş yavaşça kolundan tutmuştu fakat bu tutuşta bir tehdit var gibiydi.

"Yemek derken... Hangi ara emirleri Osman'dan alır oldun?" Ateş dişlerinin arasından tıslamıştı resmen.

"Osman Bey'den emir almadım ki... Sadece misafirlere sorulan bir soruyu ona da sordum. Hem aç değil misin sen ?" Ateş bir yandan Destan'ın bluzunu düzeltiyor bir yandan da sakin olmaya çalışarak konuşuyordu.

"Eğer Osman'la baş başa yemek yiyeceksen; Evet feci halde acıktım!" Destan Ateş'in
söylediği uzun ve karmaşık cümleyi kuş beyinli bir insan olarak tam anlayamamıştı. Ateş ise kolunu bırakarak lavaboya doğru yürümeye başlamıştı. Destan ise hızlıca mutfağa koşarak masaya uygun bir örtü alıp, diğer eline de çatal kaşık kutusunu almıştı. Örtüyü hızlıca sererek bir yandan da Çatal, kaşık, bıçakları dizmekle meşguldü. O işi de bitirip yeniden koşar adımlarla mutfağa dönmüştü. Güzel bir yemek takımı aramıştı fakat bekar bir adamın evinde ne kadar güzel olabilirse... Hızlıca seçtiği kaselere yaptığı Yayla Çorbasını koymuştu. Diğer yemek tabaklarına ise pilavı ve fırına koyduğu tavukları paylaştırmıştı. Aynı zamanda da yaptığı Çoban Salatasını ve humusu alarak koştur koştur masaya ilerliyordu. O sırada elinin altından tabakların alındığını hissetmişti.
"Ateş hiç yardımcı değildir bu konularda, Destan..." Destan göz ucuyla içinde müstakbel kocasının olduğu banyoya bakıyordu.

"Bilmem, alışır gibime geliyor."

"Sen çok emin olma derim..." O sırada kapının gürültü bir şekilde açılmasıyla ikisi de sanki basılmış gibi ayrı yönlere dağılmışlardı. Ateş gömleğinin kollarını yarıya kadar çemirlemiş, şüpheli bakışlarla yemek masasına doğru ilerliyordu. En başa oturduğunda hemen sağında Osman'ın oturduğunu görmüştü. Kaşları çatık bir şekilde konuşmaya başladı.

"Aç olduğunu bilseydim, dışarıda yemek yerdik Osman." Osman rahatça yerinde yayılarak gözleri ile masadaki çeşit çeşit yemekleri işaret etmişti.

"Ateş sen nasıl şanslı bir adamsın ya... Ben senin yerinde olsam Destan için yemekleri yüzünden bile evlenirdim." Ateş içmekte olduğu su bardağını bir dikişte bitirerek sert bir şekilde masaya koymuştu.

"Ama benim yerimde değilsin..." O sırada Destan elinde büyük bir fırın tepsisi ile içeri girmişti.

"Evet, ikinize de ikişer but koyuyorum. Patates de ekliyorum..." Ateş sakince kızın konuşarak yaptığı eylemleri izliyordu. Saçlarını gevşek bir topuz yapmıştı. Ve bir kaç kıvırcığı yanlardan çıkmıştı. Bir anda gözleri Osman'a kaymıştı. Resmen kızın içine düşecekti. Destan ise Osman'ın sözlerinden art niyeti anlamayıp devamlı ona gülümseyip, onu doğruluyordu.

KIZIL GÜNEŞHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin