Ateş ceketini de giydikten sonra hızlıca odasından çıkmıştı. Gözlerini çok kötü hissediyordu. Tüm gece uyumamıştı. Bu deli kız yanar döner davranıyordu. Ve bu durum onu sinirlendirmeye yetiyordu. Bir anda kızın odasının önüne geldiğinde yavaşça kapıyı açtığında Destan'ın hala uyumakta olduğunu fark etmişti. Kapıyı yeniden kapayarak, mutfağa doğru yürümeye başlamıştı. Gördüğü boş yemek masası canını sıkmıştı. Yani dün gibi çok teferruatlı değil de daha az ve daha sade bir sofra da olsa iyi olurdu... Zaten dün yediği çilek reçelli ve krem peynirli ekmek aşırı derecede hoşuna gitmişti. Ayağında hiçbir şey olmadan beyaz çoraplar ile aşağı inmişti! Ya ayağına bir şey batsaydı! Ateş bunları düşünürken bir yandan da kepekli ekmeğe krem peynir sürmeye çalışıyordu. Fakat ekmek yumuşak olduğundan bir türlü tam yayamıyordu. Sinirlenince krem peyniri sürmeyi bırakarak, çilek reçeli sürmeye başlamıştı. Fakat bunda da taneler ya büyük geliyor ya da çok küçük geliyordu. Ateş tam sertçe bastırıp, reçeli sürecekken bir anda bıçak baş parmağını kesivermişti! İçinden okkalı bir küfür ederek bıçağı tezgaha fırlamıştı. Kağıt havludan biraz koparıp parmağına bastırmaya başlamıştı. Daha sonra kabanını da alarak evden işe doğru yola koyulmuştu. Destan ise Ateş evden çıktıktan sonraki kapının çarpılma sesine uyanıp, korkuyla evi dolaşmaya başlamıştı. Tereddüt ederek Ateş'in odasına girdiğinde keskin bir erkek parfümü kokusunu hissetmişti. Demek ki az önce buradaydı... Destan daha sonra elini yüzünü yıkayarak direk mutfağa girmişti. Uykulu gözler ile süt koymak için bir bardak ararken gözleri tezgahın üzerindeki şahesere takılı kalmıştı. Bıçak bir yanda, krem peynir kutusu bir yanda, çilek reçeli zaten harap ve bitap... Ne olmuştu böyle!? O sırada kapının çalma sesini duymuştu. Hızlıca koşarak kapıyı açtığında sun asansörde karşılaştığı kadını görmüştü.
"Aa! Hoş geldiniz..." Destan şaşırmıştı.
"Hoş buldum umarım rahatsız etmiyorumdur Destan Hanım... Size bir hoş geldine gelmiştim de,"
"Tabi tabi... Buyrun lütfen, estağfurullah!" Destan eli ile kadının ayağına 1 çift terlik uzatmıştı. Karşısındaki kadın şaşırmışa benziyordu. Ayağındaki uzun çizmeleri çıkarak üstü çiçekli ev terliğini ayağına geçirmişti.
"Kusura bakmayın, her halde uyku mahmurluğundan dolayı mıdır nedir adınızı unuttum da..."
"Defne!"
"Anladım, Defne Hanım. Bir şeyler içer misiniz acaba?"
"Öncelikle sizin içinde sorun olmayacaksa şu 'hanım' türü hitap kelimelerini bir yana bıraksak..." Defne Hanım sanki biraz tereddüt eder gibiydi, Destan'ın karşısında.
"Ya ben de size onu söyleyecektim! Ben de hiç hoşlanmam böyle samimiyetsiz kelimelerden..."
"O zaman bir kahvenin alırım Destan!"
"Hemen," Defne Destan odadan ayrıldıktan sonra gözlerini evde gezdirmeye başlamıştı. Ev gayet sade ve şık döşenmişti. Ve aynı zamanda da kaliteliydi. Daha sonra hızlıca yerinden kalkarak Destan'ın yanına mutfağa kalkmıştı.
"Otursaydın keşke!"
"Yok ya ben de sana yardım edeyim."
"O zaman sağdaki raftan 2 bardak alıp, su doldurabilirsin Defne." Defne hemen başını sallayıp sağdaki rafa yöneldiğinde Destan'ın son model olan telefonunun çalmakta olduğunu görmüştü.
(-Ateş arıyordu-)"Efendim?"
"Destan,"
"Evet, benim..."
"Sen olduğunu biliyorum; uyandın mı diye aramıştım..."
"Uyandım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KIZIL GÜNEŞ
ChickLit"Her neyse, gerçekten... Bugün neden çok konuşmadın ve canın sıkkındı?" Ateş hışımla yattığı yerden doğrularak yüzüme bakıyordu. Yani ışıkta öyle görünüyordu. "Neden mi? Şöyle açıklayayım; Bir bakıyorum karım dediğim kadın, ne idüğü belirsiz bir her...