Multimedia: Ulaş Meriç"Defne! Ben çıkıyorum!" Destan ayakkabılarını giymişti fakat Defne'nin hâlâ kendisinde olup olmadığını merak ediyordu. Binadan hızla çıktıktan sonra hızlı adımlarla otobüs durağına doğru yürümeye başlamıştı. Açık büfeden soğuk çay almıştı. İçinde nedenini bilmediği bir yangın vardı. Ve saçma da olsa soğuk bir içeceğin bunu geçireceğini düşünüyordu. O bunları düşünürken otobüs gelmişti. Hemen otobüse atlayıp, okula doğru gitmeye başlamıştı.
***
"Merhaba Destan."
"Merhaba Deniz. Bugün ciddiyetimizi koruyoruz değil mi?"
"Kesinlikle!" 'BEST COUPLE' selamlaşmalarını yaptıktan sonra gündemdeki konuları konuşarak, yürümeye başlamışlardı.
"Ee Melis'ten n'aber?"
"Öyle seni sorup duruyor o da."
"Beni neden soruyor?"
"Çok özlemiş de o yüzden (!) Tövbe Yarabbi, senin insta'ya attığın fotoğrafları görüyormuş."
"Ee ne var bunda?"
"İkimizin, samimi olduğumuz fotoğrafları görmüş. E kıskandı haliyle."
"Ciddi misin? Ben... Deniz hemen sileyim ben onları. Sen anlat kıza bizim durumumuzu! Yanlış anlamasın lütfen ya!"
"Tamam sen sakin ol. Ben anlattım zaten 'bizim durumumuzu'; fakat hanımefendi 'Ben sevdiğim adamı başkasıyla paylaşmam' dedi. Ben de sana soracaktım, ne yapabiliriz diye..." Destan seslice yutkunmuştu. Melis ne hissediyorsa, aynı şekilde kendi de hissediyordu. Ama durumlar arasında uçurumlar kadar fark vardı.
"Destan?"
"He, Deniz. Ne diyecektim, Melis nerede oturuyordu?"
"Istanbul."
"Aa çok güzel. Hadi ara da buraya gelsin. Oturup konuşalım."
"Şaka yapıyorsun değil mi? Hayatta gelmez!"
"Ama neden? Zaten Ankara-Istanbul arası 1 saat filan değil mi uçakla?"
"Ben yolculuktan bahsetmiyorum ki. Onda keçi inadı var, keçi!"
"O zaman... Sen bana telefon numarasını ver! Aynen, ben de onu ikna edeyim."
"Destan, cidden-" Destan ellerini Deniz'in ağzına kapayarak konuşmaya devam etmişti.
"Şiiişt! Ne seni kaybetmek istiyorum, ne de senin aşkını kaybetmeni istiyorum! Anlaştık mı?" Deniz Destan'ın ellerini ağzından çekerek konuşmaya çalışmıştı.
"Hadi bakalım, anlaştık diyelim." Deniz kolunu hemen Destan'ın omzuna atmıştı.
"Yaa, omzum ağrıyor omzum! Senin gibi kolu 50 kg kas olan biriyle arkadaş olmanın bana sunduğu cefayı çekiyorum be!"
"Cefasını çekmediğin hayatın sefasını süremezsin, güzelim." Ay bir de şu damar sözleri yok mu yaa? Resmen kova getirseler kusabilirdi yani.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KIZIL GÜNEŞ
ChickLit"Her neyse, gerçekten... Bugün neden çok konuşmadın ve canın sıkkındı?" Ateş hışımla yattığı yerden doğrularak yüzüme bakıyordu. Yani ışıkta öyle görünüyordu. "Neden mi? Şöyle açıklayayım; Bir bakıyorum karım dediğim kadın, ne idüğü belirsiz bir her...