BÖLÜM 22

27 0 0
                                    

"Ağzını kapat ağzını..." Deniz kınar bir şekilde Destan'a bakıyordu.

"Ama bu..." Destan büyülenmiş bir şekilde Galata Kulesi'ne bakıyordu. Tek kelime ile muazzamdı.

"Harika!" Resimlerde gördüğünden kat kat daha güzeldi. Bulunduğu yer, mimarisi, her şeyi ile muhteşemdi. Deniz'in telefonunun çalması ile bütün anın büyüsü bozulmuştu.

"Efendim sevgilim?", "Tamam.", " Etiler mi? Tamam, anladım.", "Geliyoruz canım, yoldayız." Türünde kısa cevaplar ile yola koyulma zamanı gelmişti. Destan eski telefonu ile kulenin fotoğrafını çekmişti. Çok güzel çıkmasa da idare edebilirdi. Kendisine gönderilen son model telefona dokunmamıştı. Sonuçta kimin gönderdiği belli değildi belki başına iş açabilirdi o telefon.

"Deniz ne kadar sürer?" Deniz bir taksi durdurmuştu. Her yer çok güzeldi fakat o trafik yok muydu o trafik!

"İnan bana, hiçbir fikrim yok..."

"Abiciğim tahminen  ne kadar sürer Etiler?" Taksici kolundaki saate bakıp 2-3 saniye düşündükten sonra cevaplamıştı.

"Yaklaşık yarım saat."

***

Destan kusmanın eşiğindeydi resmen! Bu nasıl vıcık vıcık bir ilişkiydi böyle! Ya da kendisine nispet mi yapıyorlardı acaba? Yok canım, Deniz yapmazdı. Ama şu minyon kız kesinlikle yapardı. Yapıyordu hatta!

"Destan biraz daha kurabiye ister misin?"

"Doydum." Deniz uzun süredir ilgilenmediği kankasının sesi ile ona dönmüştü.

"Keşke doymasaydın, sizi yemeğe çıkaracaktım..."

"Ben yemek de yerim sen merak etme..." Melis ikisi arasındaki diyaloğu bölerek konuşmaya başlamıştı.

"Destan maşallah sen de gördüğüm kadarıyla iyi yiyorsun ama sıfır kilo (!)" Destan tatlı bir şişkinlik olmuş karnında elini gezdirerek konuşmaya başlamıştı.

"Benim metobolizmam hızlı yakıyor ya ondandır." Melis 'At yalanı, *** inananı' der gibi bakmıştı.

"Peki şu  şirket açılışı hakkında ne düşünüyorsunuz? Sorun olmaz değil mi? Destan?" Destan biraz rahatsız olmuştu fakat karşısındakini üzmemek adına yalandan gülümsemişti.

"Yok, hayır siz ne derseniz ben uyarım..."

"Yaa Deniz, ne kadar mülayim birisi ya! Çok ponçik değil mi ama!" Melis biraz daha -ne kadar olabilirse artık- Deniz'in koluna yapışarak konuşmuştu.

"Gel bir de onu bana sor..." Destan gıcık bir gülümseme ile Deniz'e bakıyordu.

"Aramızdaki sorunları çözdüğümüze o kadar sevindim ki... Yani senin böyle tatlı, uysal, akıllı bir kız olduğunu görünce dedim ki 'Benim yokluğumda Deniz'e ablalık, kardeşlik yapacak olan kız budur!'"

"Ben de artık rahatladım diyebilirim. Yoksa Deniz'in benim için kardeşten öte hiçbir şey olamayacağını herkes bilir..."

"O zaman artık yemeğe gidebiliriz. Karnım feci hale acıktı."

"Benim obur sevgilim, hadi çıkalım. Ama önce ben bir üzerimi değiştireyim. Destan bana eşlik etmek ister misin?"

"Yok da ben bir lavaboyu kullansam..."

"Tabi gel." Destan Melis'in yardımıyla 4+1'deki lavaboyu bulup işini halletmişti. Saçlarını ördüğü için dağılmamıştı. Dudaklarına ise şeftali tonlarında bir ruj sürmüştü gelmeden fakat hala silinmemişti. Son bir defa üstüne başına baktıktan sonra Deniz'in yanına gitmişti.

KIZIL GÜNEŞHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin