Destan telefonunu kapattıktan sonra uzunca esneyerek kendine gelmeyi amaçlamıştı. Sonra topuz yaptığı saçını tepeden örerek odaya doğru yürümeye başlamıştı. Üzerindeki gece pijamalarından kurulduktan sonra hızlıca evin kiler bölümüne gitmişti. Biraz deterjan, hipo ve ev kokusu alıp karıştırmıştı. Bir güzel yerleri silip, camlarını tozunu alması 1.30 saatini almıştı. Kendi yatağına topladıktan sonra biraz tereddüt ederek Ateş'in odasına girmişti. Yatağı derli topluydu ve oda çok düzenli görünüyordu. Yavaşça odayı gezmeye başladığında eli Ateş'in parfümüne gitmişti. Kapağını biraz kokladığı zaman onun teninde daha da güzelleştiğini fark etmişti. Biraz daha odasını kurcaladıktan sonra nasıl aldıysa öyle bırakarak çıkmıştı odadan. Üzerindeki hipo ve çamaşır suyu kokusundan kurtulmak için kısa bir duş almıştı. Saçlarını kurutup, üzerine kot pantolon ve siyah bir gömlek geçirmişti. Saçlarını da tarayarak dışarı çıkmıştı. Öncelikle iş bulmalıydı... Ne kadar cadde, sokak gezdiyse ya tavuk dönerci, ya sıkmacı ya da bulaşıkçı aranıyordu. Hayır küçümsediğinden değildi, sadece ona göre işler değildi. Biraz daha gezdikten sonra yorulup, bir parkın bankına oturmuştu. Hava çok soğuk değildi ama esiyordu. Siyah, ince gömleği vücudunu ısıtmaya yetmiyordu. Şimdi Ateş'in yatağında olsa hemen ısınmıştı. Yaaa! Neden hep aklına o geliyordu ki sanki!? Ali gelsin, Mehmet gelsin hatta Abdullah bile gelsin ama Ateş?!... I ıh o olmaz işte! Zaten sevdiği bir kız varmış... Hem de kıskanıyormuş! Acaba kıskanılmak nasıl bir duygudur, diye düşünmeden edememişti Destan. Keşke... Onu da böyle seven ve kıskanan biri olsaydı. Ama olmayınca olmuyor işte... Derin bir 'off' çekerek soğuktan donmuş banktan kalkmıştı Destan. Düşünceli bir şekilde yürüyerek gene kendine bir iş aramaya başlamıştı. Saat 6 olmuştu. En azından 1 saat daha iş arayabilirdi. Artık Ateş'e çok yük olmaması gerekti. Malum onun bir sevgilisi vardı.
***
Neredeydi bu kız? Telefonlarını da açmıyordu! Mesajlarına da cevap vermiyordu. Ateş ellerini sinirle saçlarından geçirdikten sonra telefonundan Arda'yı arayacakken kapının açılma sesini duymuştu. Hanımefendi sonunda eve gelebilmişti (!) Destan kısa biri selam verdikten sonra yavaşça odasına geçiyordu ki Ateş'in kükremesinden sonra bu hiç mümkün olmamıştı.
"Neredesin sen bu saate kadar?!"
"Saat... Kaç ki?" Destan resmen pısmıştı.
"8.30! Aslında daha çok erken ama... Sizi de rahatsız ettik kusura bakmayın (!)"
"Estağfurullah..."
"Ne!?"
"Ya-yani telefonum kapanmıştı ben de saate bakamadım..." Ateş Destan böyle cevap verirken daha çok sinirleniyordu ve daha çok kırıp dökme isteği geliyordu içine. Gözleri dönmüş bir şekilde sorduğu sorunun cevabını bekliyordu.
"O-oldu o zaman... Ben yatayım artık. Iyi geceler." Son cümleyi neredeyse sesi iyicene kısılmış bir biçimde demişti.
"Nerdeydin bu saate kadar Destan?" Şimdi iş aradım dese, daha çok kızardı. Ama öbür türlü de yalan söylemiş olurdu. En iyisi susmaktı... Fakat bu bakışlar karşısında da susmak olmazdı... (!)
"Bir soru sordum değil mi?"
"Şey... Gezdim!" Ateş'in tek kaşı havaya kalkmıştı.
"Ne yaptım dedin?"
"Evde otur otur canım sıkıldı. Bende gezeyim dedim."
"Peki orasını anladım, ya bu telefonu ben sana boşuna mı aldım? Sadece cebinde taşı diye mi aldım? Ha?!" Destan yavaşça telefonu çıkarak açma düğmesine basmıştı. Telefon açıldıktan sonra gördükleri karşısında dili tutulmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KIZIL GÜNEŞ
ChickLit"Her neyse, gerçekten... Bugün neden çok konuşmadın ve canın sıkkındı?" Ateş hışımla yattığı yerden doğrularak yüzüme bakıyordu. Yani ışıkta öyle görünüyordu. "Neden mi? Şöyle açıklayayım; Bir bakıyorum karım dediğim kadın, ne idüğü belirsiz bir her...