Multimedia: Defne Gülcan
Osman Sertkaya
Destan hızlıca kızartmış olduğu yumurtalı ekmeğe biraz krem peynir ve üzerine de incir reçeli sürerek direk merdivenlerden inilmeye koyulmuştu. Fakat bu öğrenci evindeki 7. Kattan aşağı inmeye benzemiyordu. Evet hayatının pişmanlığını yaşamak için çok geçti. Zar zor 19. Katta durabildiğinde bir kadın asansöre biniyordu.
"Bi'dakika bekler misiniz!? Çok özür diliyorum, lütfen beni de alın!" Destan kadın bir şey demeden soluk soluğa kendini atmıştı asansöre. Resmen ciğeri solmuştu be! Kadın asansör hareket etmeye başladıktan sonra garipsenecek bakışlarla Destan'a bakıyordu. Üzerinde gri, koskoca koala resmi olan bir tişört vardı, evet. Ve sorun burada değildi. Asıl sorun ayağında beyaz çoraplarla aşağı inmiş olmasıydı! Elinde bir dilim ekmek ve saç baş dağınık bir halde aşağı inmişti. Ama olsun. O kadar hazırlık yapmıştı, bari birazcık yemesi gerekti. O sırada tek eliyle olabildiğince saçını başını düzeltmeye koyulmuştu. Yanında duran genç kadın ise merakla bu kızı süzmeyle meşguldü.
"Aceleniz var sanırım?" Kadının kendisi gibi sesi de güzeldi.
"Şey... Aslında birazcık var, evet. Şunu birine yetiştirmem gerek de." Kadın Destan'ın elindeki kızarmış ekmeğe bakıyordu.
"Yalnız, ayakkabılarınızı giymeyi unutmuş olmasınız..." Destan o sırada ayaklarına bakarak istemeden histerik bir kahkaha atmıştı. Ama ne kahkaha! Kadın da sanki onun gülmesini bekliyormuş gibi kahkahayı koyuvermişti. Asansör sıfırı gösterdiğinde Destan samimi bir şekilde kadının koluna dokunarak konuşmuştu.
"Kusura bakmayın, acelem var... İyi günler size."
"Bi'dakika adınızı alabilir miyim? Sizinle tanışmayı çok isterim." Destan koşarken bir yandan da kadına laf yetiştiriyordu.
"Destan... Destan Güney!" Kadın şaşkınca gülerek telefonuna not ediyordu bu ismi. Destan ise koşarak koca sitenin içinde Ateş'i aramakla meşguldü. O sırada önüne siyah bir araba çıkmıştı. Tam dizlerinin dibinde durmuştu.
"Ateş!" Sürücü koltuğunda Ateş'i görmesiyle mutlu olmuştu. Koşarak onun olduğu tarafa yönelmişti. Ateş ise hızlıca inmişti arabadan.
"Destan! Ne oldu? Bu kılık ne böyle?" Sinirlenmişti adam haklı olarak.
"Bunu vermeyi unuttum..."
*******
"Şirketimizin sosyal hizmet konularıyla ilgilenecek olan yeni çalışanımız ile tanışmanızı isterim, arkadaşlar. Defne Gülcan. Kendisi İngiltereden Master yaparak direkt olarak buraya gelmiştir. Ana dil dışında 3 farklı dil biliyordur kendileri. Aynı zamanda 2 tane de sosyal hizmetten dolayı sayın başbakanımızdan almış olduğu plaketleri vardır." Ateş böyle bir kadını şirkete almak konusunda emindi. Fakat bazı çalışanlarıyla hem fikir olamadığının fark etmişti.
"Pardon ben bir şey sormak istiyorum." Bunu söyleyen şirketin muhalefet çalışanıydı. Bir adam her şeye karışır mıydı yahu?
"Buyrun?"
"Ben iş sertifikasını görmemiştim de hanımefendinin. Rica etsem onu bir alabilir miyim?" Sunum yapan Arda adlı kişi bayağı sıkılmışa benziyordu. Yavaşça kravatını gevşetmeye çalışıyordu.
"Şu an veremiyoruz. Kendisi gelince, bizzat istersiniz." Ateş bu sözlerin üzerine bir şey söylemeyerek toplantıyı bitirmişti. Hızlıca yaklaşık 1 haftadır görmediği odasına geçmişti. Kokusu bile değişmiş gibiydi odanın sanki. Hemen perdeyi açarak içeriye gün ışığı girmesini sağlamıştı. Bir yandan da Mac'inin açma düğmesine basmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KIZIL GÜNEŞ
ChickLit"Her neyse, gerçekten... Bugün neden çok konuşmadın ve canın sıkkındı?" Ateş hışımla yattığı yerden doğrularak yüzüme bakıyordu. Yani ışıkta öyle görünüyordu. "Neden mi? Şöyle açıklayayım; Bir bakıyorum karım dediğim kadın, ne idüğü belirsiz bir her...