Saçlarımdan çıkardığım tokayı masanın üzerine koyarak hafifçe taramıştım, saçlarımı. Kendimi yorgun ve mutsuz hissediyordum. Kapıyı ses etmeden açmaya çalıştığımda büyük bir gıcırtı çıkmıştı. Bir anda Derya önümde beliriverdi.
"Destan uyandın mı?" Tam Derya'ya cevap verecekken Mert'in araya girmesiyle minik bir kahkaha atmıştım.
"Yok anne Destan Abla hala uyuyor ama senin onun ruhuyla konuşuyorsun." Çok komikti!
"Şiist sen sus bakayım, hem hala sana kızgınlığım geçmedi Mert Bey."
"Neden bana kızgınsın ki?"
"Dün Fazilet aradı kızı Ece'ye 'Sen çok çirkinsin' demişsin, oğlum. Koskoca kıza öyle denir mi?" Mert sinirle annesine bakıyordu.
"Ama anne-"
"Mert bir daha kimseye böyle bir şey demeni istemiyorum oğlum."
"Ama anne bir dinlesen..." Destan merakla Mert'in ne demek istediğini dinliyordu.
"Eğer mantıklıysa neden olmasın?"
"Şimdi biz Burak'la araba yarışı yapıyorduk. Sonra Fazilet Teyze Burak'ı Ece Abla'nın çağırdığını söyledi. Biz de Burak ile gittik yanlarına. Ece Abla'nın yanında da bir arkadaşı vardı ve bir şeyler konuşuyorlardı. Duyduğum kadarıyla; Ece Abla 'Bu kızıllarda ne kadar çirkin oluyor, hepsi hem çok şişman hem de boyları filan çok kısa' diyorlardı. Ben de onlara 'Hayır benim Destan Abla'm var o çok güzel hem de boyu çok uzun ve bir de saçları kocaman ve sizden daha güzel, sizin saçlarınız hem çirkin hem de boyunuz kısa' dedim. Ben onlara 'Çirkinsiniz' demedim ki anne..." Destan duydukları ile küçük çaplı bir şok geçirmişti. Mert ile arasının iyi olmadığını zannediyordu oysa ki...
"E çirkin deseydin daha iyiydi oğlum..." Mert yavaşça Destan'a baktı ve kaşlarını çatarak konuşmaya başladı.
"Senin boyun çok uzun, sana bakarken boynum ağrıyor." Destan bir anda dizlerinin üzerine çökerek Mert'in kıvırcık saçlarını karıştırmaya başladı.
"Seni öpmeme izin verir misin Mert?" Mert biraz düşündü ve yanağını Destan'a doğru uzatmıştı. Destan kocaman öperek kulağına bir şeyler fısıldamıştı. İnşallah benim de senin gibi bir oğlum olur Mert. Seni gibi akıllı ve yakışıklı... Mert zafer kazanmış gibi gülümseyerek Destan'a sarılmıştı.
"Oooo bakıyorum da birileri bayrakları indirmiş..." Mehmet'in sesini duymasıyla Mert bir anda babasına dönmüştü.
"O ne demek baba?"
"Bayrakları indirmek, birine karşı teslim olmak gibi bir şey... Ve bakıyorum da Destan'a karşı hemen teslim olmuşsun."
"Hayır biz sadece Destan Abla ile Barış Antlaşması imzaladık. Değil mi Destan Abla?"
"Tabiki de Mert Bey. Umarım bu antlaşmamız uzun sürer..." diyerek asker selamı verdim.
"Destan!" Ve o kalın ses bir anda bütün neşemi alıp götürmüştü. Yavaşça başımı Ateş'e çevirmemle uyumamış olduğunu fark ettim.
"Efendim?" Yavaşça yanıma gelip kolumdan tutarak beni ayağa kaldırmıştı.
"Hadi gel benimle..."
"Nereye?"
"Seni bir yere götüreceğim." Gözlerimin refleks olarak üzerimde gezdirdiğimi fark etmiştim. Kulağıma doğru eğilip söylediği şeye bir an olsun inandım sanki...
"Çok güzelsin..."
*******
"Bana kızgın mısın?" Onun sorduğu soruyla gözlerimi camdan çekip, direksiyonu sıkıca kavramış olan ellerine bakarak konuşmuştum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KIZIL GÜNEŞ
ChickLit"Her neyse, gerçekten... Bugün neden çok konuşmadın ve canın sıkkındı?" Ateş hışımla yattığı yerden doğrularak yüzüme bakıyordu. Yani ışıkta öyle görünüyordu. "Neden mi? Şöyle açıklayayım; Bir bakıyorum karım dediğim kadın, ne idüğü belirsiz bir her...