"Sana demiştim..."
"Ama ben nerden bilebilirdim ki?"
"İşte bilemezdin ben de o yüzden dedim sana 'Seni eve bırakayım' diye."
"Teşekkür ederim." Aralarında bu diyaloglar başka bir konuşma geçmemişti Deniz ile. Evlerine vardıklarında Destan Deniz'e yeniden teşekkür ederek ayrılmıştı. Kiliti açarak içeri girdiğinde ışıkları açmıştı ilk olarak. Deri montunu güzel bir şekilde askıya asarken gözü gri hırkaya takılı kalmıştı. Osman üşümesin diye ona vermişti. Bir ara veririm, düşüncesiyle mutfağa dalmıştı. Ateş'in gelmesine 2 saatten az bir süre vardı. Dolapta eline geçen malzemeleri değerlendirerek sade bir menü hazırlamıştı. Daha sonra kısa bir duş alıp, çalışmaya geçmişti. Bugün binbir zorlukla çektiği notları temiz bir deftere geçirmişti. Etrafına ise fosforlu ve renkli kalemleriyle dikkatini çekmesi için çeşitli motifler yapmıştı. Ama yeterli değildi. Bir dahakine kırtasiyeye uğrayıp renkli Stabilo almayı aklına not etmişti. O sırada kapının açılma sesini duymuştu. Hızlıca ayağa kalkarak boy aynasından üstüne başına bakmıştı. Krem rengi bir body ve siyah bir tayt giymişti. Anormal bir durum yoktu. Işığını kapatarak odasından çıktığında Ateş'i kendine koltuğa atmış bir şekilde bulmuştu. Başı tavana bakıyor şekilde oturuyordu.
"Aç mısın?"
"Hayır."
"..."
"Peki." Destan sorduğu ve aldığı soğuk cevap karşısında hafif sinirlenmişti. Mutfağa giderek kendine bir tabak yeşil fasulye ve çoban salatası koymuştu. Oradaki masaya oturarak yemeye başlamıştı. Acaba neden yemek istemiyordu? Kesin Serpil ile beraber lüks bir restoranda yiyip gelmiştir (!) Off! O ikisini bir arada düşünmeden edemiyordu işte! Kesin Osman ile bahsettiği kadında Serpil'di... Kıskanıyormuş (!)
Destan hınçla çatalı devamlı bir yere bastırıyordu ama... Ama çatalı batırdığı yer tabağın kendisiydi!! Ne ara bir tabak fasulyeyi bitirmişti? Ne ara tabakta 10'dan fazla çizik oluşturmuştu? Boşları makineye atarak odasına geçmişti. Ateş ortalarda görünmüyordu. Elini 'banane' dermişçesine sallamıştı (!) Dişlerini fırçalayarak hafif ıslak olan saçlarını iki yandan örmüştü. Daha sonra bu sabah ufak bir kaza geçiren telefonunu eline almıştı. Instagram'dan 11 bildirim gelmişti. Hepsi de takip isteğiydi. Çoğu tanımadığı insanlardandı. Bu yüzden kabul etmemişti. Ama kuzenlerine ve arabalarına göndermeyi de ihmal etmemişti. Ateş'in adını ve soyadını arama motoruna girdiğinde '0 sonuç' bulunmuştu. Bir insan neden bu kadar esosyal olurdu ki!? Eğer olsaydı kesin 1000 tane hatta daha fazla takipçisi olurdu! Hızlıca onun adını silerek Osman'ı yazmıştı. Adı ilk sıradaydı! Harika, hemen ona takip isteği göndermeliydi. Butona basarak göndermişti. Daha sonra gözlerinin yorulduğunu hissederek telefonu yanındaki komodinin üzerine bırakmıştı...***
Ateş zorsunarak kalktığı yatağını düzlemeye üşenmişti. Yatağını dağınık bırakarak üzerine beyaz bir gömlek ve lacivert bir pantolon giymişti. Saçlarına elleri ile şekil vererek mutfağa doğru yol almıştı. Tabi önce uyumakta olan Destan'ın odasına uğramıştı. Sarı yorganına sarılmış bir şekilde uyuyordu. Bir örgüsü yorgana dökülmüştü. Araladığı kapıyı kapatarak mutfağa gitmişti. Hızlıca kendine bir kahve yaparak son dönemlerde yükselmekte olan Nişantaşı'nda konuta yönelmeyi düşünüyordu. Aslında tam odak noktası olan yerlere inşa etmek daha iyi oluyordu. Öğrenciler, kiracılar filan derken bayağı tutuluyordu.
"Günaydın," Destan'ın uykulu gözlerine kısa bir bakış atıp başı ile selam vermişti. Daha sonra Destan dolaptan sütü çıkarıp bir cezveye dökmüştü. Aynı zamanda geniş bir kase çıkarıp içine de bir avuç mısır gevreği dökmüştü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KIZIL GÜNEŞ
ChickLit"Her neyse, gerçekten... Bugün neden çok konuşmadın ve canın sıkkındı?" Ateş hışımla yattığı yerden doğrularak yüzüme bakıyordu. Yani ışıkta öyle görünüyordu. "Neden mi? Şöyle açıklayayım; Bir bakıyorum karım dediğim kadın, ne idüğü belirsiz bir her...