Bölüm 20 'Saklayabilmek için..'
Keyifli okumalar...
Sabahın ışıklarıyla değil de yüzüme atılan güçsüz küçük patilerle uyandım. Yüzümde ki darbelerin ne olduğunu anlamam zor olmamıştı. Gözlerimi açıp, suratımı tırmalayan Duman'ı iki elimin arasına alıp, "Günaydın yaramaz" diye uyku mahmurluğu ile mırıldandım. Yastığımı dikleştirip, Duman'ı kucağıma alarak neşeyle miyavlamalarına gülerek tüylerini okşadım.
Gözüm komodinin üzerinde ki saate kaydığında oturduğum yerden seri bir hareketle doğruldum. Yatağın üzerinde sırtüstü dönerek ayaklarını oynatan Duman'a güldüm. Gardıroba doğru yürüyüp, okul formalarımı çıkardım. Üzerimi giydikten sonra etrafı toplayıp, ayaklarını çarşafa dolayan Duman'ı kurtarıp, seri adımlarla odadan çıktım. "Hadi bakalım, sana süt verelim " deyip Duman'ı yerine koydum. Ama yerinde durmayıp, çıkmıştı. "Yaramaz" diye mırıldanıp, mutfağa girdim. Buz dolabına yönelip, sütü çıkararak kabı doldurdum. Sütü görünce gözleri parlayan Duman sıçrayarak yanıma gelip, sütünü içmeye başladı. Sütünü iştahla içerken başını okşayıp, doğruldum.,
Odama geri dönüp, banyoya ilerledim. Akşam sıkıntıdan ördüğüm saçımı açarak omuzlarıma düşmesine neden oldum. Başımı aşağı eğip, hafif kıvrılmış olan saçlarımı ellerim yardımıyla açtım. Siyah göz kalemini göz çevreme abartısız bir şekilde sürüp, rimelle sabitledim.
Kısa bir süre sonra evden çıkıp, arabaya ilerledim. Sarp daha çıkmamış olmalıydı çünkü bebeğim diye nitelendirdiği arabası dışarıda yatıyordu. Şoför koltuğuna oturup, sırt çantamı yan koltuğa koydum. Motoru çalıştırarak anayola çıktım. Okula giriş yaptığımda otoparka arabayı park edip, sırt çantamı alarak indim. İndiğimde herkesin bana sırıtarak baktığını gördüğümde kaşlarım istemsizce çatıldı. Etrafta çoğunun elinde ki telefona bakarak sırıttığını gördüğümde "Ne sırıtıyorsunuz be!"diye bağırdım. Etrafta kiler bu halime daha bir gülüp, kahkaha atmaya başladılar. Şeytan diyor... git telefonun içine göm hepsini!
Okulun girişinden koşarak yanıma gelen Esra ve Sude'yi gördüğümde ellerinde ki telefonları görmemle gözlerimi devirdim. Bugün herkes telefonla gezinme günündeydi, herhalde. Bu ne be! herkesin elinde bir telefon sırıtarak içindeki her neyse ona bakıyordu. Ama Esra ve Sude güler yüzden çok endişeyle yanıma yaklaşıyordu. Bu işte bir iş var. Esra yanıma gelir gelmez" Beren çok büyük bir sorunumuz var!" diye endişeyle fısıldadı. Sorun mu? Anlamaz gözlerle ikisine bakarken Sude araya karışıp, elinde ki telefondan bir şeyler açıp bana uzattı. "Birileri okulun mail hesabından 2gün önce spor salonunda kilitlenip, fobin nedeniyle belli belirsiz sayıklamalarını çekerek bütün öğrencilere göndermiş. Okul bununla çalkalanıyor." dediğinde şok olmuşça Esra'ya baktım. Şakaydı... Değil mi? Hızla Sude'nin elinde ki telefonu alıp videonun üzerine tıkladım. Sude'nin dediği gibi spor salonunda ki halimi videoya çekip, rezil etmeye çalışmışlardı. "Biz çoğuna videoyu her yerden sildirmeyi başardık ama bazıları silmekte diretti." diye devam eden Sude ile Videoyu kaydırıp, altta ki açıklamayı okudum.
Benim olanı elimden almanın küçük bir intikamı... Asi kız!
Cansu...Cansu...CANSU!
Bunu yapsa yapsa Cansu ve elebaşı Buse yapardı. Allah aşkına ben o sarı kazuletin neyini elinden almıştım. Benim neden haberim yoktu. Telefonu Sude'ye verip omuzumdan düşen çantanın kolunu hoyratça omzuma atıp, "Sakın peşimden geleyim demeyin!" diye sinirle soludum. Esra bir şey diyecekken işaret parmağımı kaldırıp, "Sakın Esra, kimseye haber vermiyorsunuz!" diye tıslayıp, okul binasına ilerledim. Merdivenleri üçer beşer çıkıp, kenarda tahminen benim olduğum videoyu izleyip, kıkırdayan dörtlüye seri hareketlerle ilerleyip, tam tepelerinden durdum. Beni görünce kıkırdamaları solarak yerini korkuya verdiğinde "O elinizde ki videoyu silmezseniz soluduğunuz havayı size zehir eder ciğerinizi sökerim!" diye bağırdım. "Silmiyoruz ne olmuş?" diye araya giren elinde açık olan ve etrafa benim seslerim yankılanan telefonu elinde bir sağa bir sola sallayıp, tek kaşını kaldırarak bana bakan kızın yanına ilerleyip, "O çok konuşan dilini keser eline veririm!" diye sinirle tısladım. Kız gür bir kahkaha patlatıp, "Bu yapılanlar sana az bile!" diye sesini yükselttiğinde saçlarından tuttuğum gibi duvara ilerleyip, yanağını duvara hızlıca çarptım. Aslında yüzünü çarpmasını istiyordum ama başını çevirdiği için yanağına denk gelmişti. Yüzü bana dönükken kulağına yaklaşıp, "O çok bilmiş ağzını bir daha açarsan dilini kesmekle kalmam o yüzünü kızgın demirle yakarım. Kapatıcı bile kapatamaz o iğrenç yüzünü!" diye saçlarından biraz daha itip yanağını duvara yapıştırdım. "Duydun mu?" diye bağırdım. Buğulaşan gözleri ile gözlerime bakıp, hızla başını salladı. Kızın saçını bırakarak duvardan ayrılmasına izin verdim. Diğerlerine dönüp, "Eğer benimle oynamaya kalkarsanız az önce şu sürtüğe..."deyip, kızaran yanağını okşayan kıza döndüm."... yaptığımdan daha beterini yaparım size!" dediğimde kızlar seri halde başlarını salladı. "Şimdi o videoları teker teker nerelere gönderdiyseniz siliyorsunuz!" dediğimde kız topluluğu ellerinde ki telefonlara dönüp, silmeye başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
OYUN BİTTİ
Teen FictionDünya yerinden oynasa ben sadece tutuklu kaldığım bedende hapsolmayı isterim... Acımasız ve duygusuzluğu ile kendine yol çizen, kendisini o yolda hiç olmadık bir duygunun içinde bulan Karanlık bir genç çocuk... Aşk oyununda tutkunun ateşine kapı...