Bölüm 24' Seni Seviyorum'
İyi okumalar...
Arabanın önünden gelen sesle irkilirken hızla Uraz'dan ayrıldım. Uraz bana sırıtırken ben onun aksine utanmıştım. Tekrarlanan sesle başımı çevirirken yanağıma ulaşan kanın bütün yüz çevrelerime ulaştığına kanaat getirdim. Tuna bir eliyle Miray'ı sarmalarken diğer boş eliyle de kaportaya vuruyordu. Tekrar elini kaldırıp Uraz'a "Biz gidiyoruz işiniz bitince gelirsiniz "Demesiyle işiniz bitince kelimesi ile yüzümü Uraz'ın göğsüne sakladım. İnanamıyorum öpüşürken bizi görmüşlerdi! Utançtan nereye saklanacağımı şaşırmıştım. Tunalar giderken Uraz yüzümü göğsünden ayırdı. Burnuma buse kondurduktan sonra beni şoför koltuğuna oturtup çıktı.
Yüzüm düşerken bende arabadan indim. Hızla önden giden ikiliye yetişip Miray'ı Tuna'nın kollarından ayırdım. Kolundan tutarak çektiğim Miray bir an afallasa da koluna girip "Şey.. gördün mü?" diye utana sıkıla sorduğumda Miray gülerek "Tuna sağ olsun" dedi. Tabi ki görmüşlerdi! Sırıtışı büyürken "Uraz'ın şaftını kaydırmışsın" deyip kaşlarımın çatılmasına neden olduğunda dirseğimi koluna geçirdim. O benimle uğraşırsa bende karşılık vermekten büyük onur duyardım. "Sende Tuna'nın sinirini çekip almışsın." dediğimde saç rengiyle aynı renk olmasına güldüm. Önüne gelen kızıl saçını kulağının altına atarken "Kucağına oturup öpüşmekte ayrı fanteziymiş" diye sonlara doğru fısıltıyla çıkan sesiyle hemen arkamı döndüm. Arkamı döndüğümde ağaç ve yağmurun yağmasıyla çamurlaşan yoldan başka bir iz yoktu. Korkuyla irkildim. Hava kararmaya yüz tutmuştu ve orman oldukça ıssızdı. "Uraz" diye fısıldarken Miray'da telaşla etrafa bakınıyordu. Nereye gitmişlerdi bunlar. Miray avazı çıktığı kadar bağırırken baykuşun o ürktüğüm sesi ve çalıların hışırtısından başka ses yoktu.
Miray telefonun fenerini açarken önden ilerlemeye başladı. Avucumda sıktığım telefonu çıkarıp bende feneri açarak etrafı taradım.
"Uraz!"
URAZ'DAN
Hava iyice karamış etraf ıssızken hala kızları arıyorduk. Bir anda nereye kaybolmuştu bunlar! Ayağımın altında ki dallar ağırlığım ile çatırdarken telefonun ışığını kasvetli geceyi aydınlatmasına izin verdim. İliklerime kadar her hücrem Beren! diye bağırıyordu. En başta o arabaya binmemeliydik, gerekirse 2-3 saat servisin gelmesini beklemeliydik ama o arabaya binmemeliydik. Hiç yoksa Beren yanı başımda olurdu.
Telefonun ekran kilidini açarken şebeke çekiyor mu diye baktım. Lanet telefon, Tuna'nın dediği gibi akıllıydı ama ıssız bir yerde manyağa bağlıyordu. Sinirle telefonu avucumun arasına kıstırırken bütün sinirimi ondan çıkarmak istercesine sıktım. Tuna elinde telefonu ile etrafı aramaya devam ediyordu. Etrafa bakınırken hiçle karşılaşmam ile elimi saçlarıma atıp sertçe çektim. Neredesin be güzelim! Şimdi nasılda korkmuştur. Spor salonunda ki kriz geçirmesi aklımı karışlarken karanlık ve ıssız alanlardan korkması işimi daha da zorlaştırıyor her çıktığım yolu çıkmaza vuruyordu.
Adını her seslenişimde onun sesi hariç her bokun sesini duymam ile yumruğumu ağaca geçirdim. "Beren!" diye bağırmamla o güzel sesi duyamamamla bir küfür savurdum. Tuna telefonun ışığını bir yöne tutup dikkatlice baktığında yanına gittim. "Miray!"
Loş bir ışık görmemle bir umut "Beren!" diye bağırdım. Işık ortadan kaybolduğunda hızla yerimden atıldım. Ardı ardına seslenmemle koşmayı bırakıp soluklandım. Tuna'da etrafa bakınırken çalıların oynamasıyla oraya kilitlendik. Tuna önden gidip çalılara yaklaşırken bir anda çektiğinde görülen hiçlikle bağırdı. "Miray!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
OYUN BİTTİ
Teen FictionDünya yerinden oynasa ben sadece tutuklu kaldığım bedende hapsolmayı isterim... Acımasız ve duygusuzluğu ile kendine yol çizen, kendisini o yolda hiç olmadık bir duygunun içinde bulan Karanlık bir genç çocuk... Aşk oyununda tutkunun ateşine kapı...