Okul.
Öğrencilerin hapisanesidir.Gardiyanları öğretmendir. İçindeki öğrenciler bazen düşmanınız, bazen de dostunuzdur.Artık size bulaşan mı olur, yoksa gelip gıcık kapanmı belli olmaz. Bu okulda fazlaca düşmanlarım var. İlk geldiğimizle abimle beraber okuldan kaçıp, sokaklarda gezer karı kız keserdik. Babama benzediğimiz bu noktada belli. Yaptığımız Yaramazlıklardan tam tamına 31 tane müdür değişti. Sayıyı tam tutturmuşuz.
Chen içinde böyle. Okula yeni başlayan mağdurlar. Yeni arkadaşlık, yeni dostluklar. Bazen de yeni düşmanlıklar. Ne kadar doğru ki, kardeşime dokunanı döverim. Bu okulda abimle beraber ittifak oluşturduk biz. Tek kelime ile, döveriz.
***
"Bırak artık Chen."
"Abi korkuyorum."
"Seni yemezler."
"Ama.."
Dediğine gözlerimi devirmiş ve zorlanarak yürümeye devam ediyordum. Neden mi?
Şu anki duruma bir bakın. Chen çekingenliğinden bacaklarıma yapışmış durumda. Bense okulun duvarlarına tutunarak müdürün odasına ilerlemeye çalışıyorum.Ayağımı yerde sürte sürte ve bacağıma sarılmış kardeşim ile müdürün odasının kapısının önünde durdum. Başımı yere eğip Chen'e tip tip baktım. Abim ne yapıyor dersiniz?
Çapkınlık. Şu koridorun sonuna bir bakın. Hayır hayır, oraya değil. Tuvaletin hemen köşesindeki salona. Bu arada tuvalet, elleşmek için en ideal yerdir. Öğretmen yok, öğrenci yok. Süper bir şey. Abim ise kızı tuvalet yerine, okulun koridorunda yemeyi seçmiş."Chen bırak bacağımı."
"Abi ama.."
Derince bir nefes aldıktan sonra müdürün odasına iki kere tıklatıp içeriye girdim. Müdür Basso bana anlamsızca bir bakış atmıştı.
İçeri bir adım daha attığımda, müdür işaret parmağını bana doğrultmuş ve elindeki kahvesini masasına yerleştirmişti."Senin içeri girmen yasak"
Tek kelime ile haklı. Bu odaya kaç kere geldim bilinmez. Bende 100'den sonra saymayı bıraktım. Üstelik bu okula babam para verdiğinden, benim yerime müdürler gitti. Müdür Basso'nun rahatlığına bakacak olursak, koltuğunu bırakmaya hiç niyeti yok. Bu herife sinir oluyorum. Bir bok olsa, hemen beni ve abim çağırıyor. Sanki tek suç işleyen biziz. Şey, biraz düşünürsek sanırım öyle.
Ellerimi yukarı 'ben suçsuzum' der gibi kaldırıp, başımı iki yana salladım. O sıra hâlâ bacağımda bir ağırlık hissediyordum.
"Kendim için gelmedim. Kardeşim için buradayım."
Müdür Basso elini indirmiş ve iki kolunu da masaya yerleştirmişti. Bana tip tip bakıyordu. Niye bana öyle bakıyorsun koça göt? Hadi beni suçlayacak bir şey bulsana.
"Ah o abin.. İkiniz de baş belasısınız. O mu bir şey yaptı bu sefer?"
Şu adama vursam kaç yıl hapishanede yatardım? İki tane kalçaya tokat falan? Çok ceza yermiyim acaba? Hadi diyelim abim bir şey yaptı. İspiyonlar mıydım? Hayır. Suçuna ortak olurdum. Kardeş dayanışması denen bir prototip var.
Derince nefes aldığımda kapıyı sonuna kadar açmıştım. Kapı, arkasında kalan duvara vurunca durdu. Müdür Basso bacağıma yapışan Chen'i görünce şaşkınlıkla bakmıştı. Elimle bacağıma sarılan kardeşimi işaret ettim. Tek Kaşımı kaldırmış ve Müdür Basso'ya bakmıştım.
"Sentinus'a benzer hâli var mı?"
"Bu kim?"
Bu adamın kahvesine ya ilaç koymuşlar, ya da unutkanlık hapını almayı unutmuş. Çok da yaşlı değil aslında. Yaklaşık 34-37 arası birşey.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GAVATHANE [Tamamlandı.]
HumorKardeşler. Babaların dediği Laftır "Gavathane" Haklıda, gavatız. En güzel modelinden.