Her ne kadar seviyorsanız, ya da her ne kadar nefret ediyorsanız, bırakıp gidemeyeceğiniz anlar olur hayatımızda. Veya sizi o bırakıp bırakmamaya sürekleyen kişiler de vardır. Gitmek istediğiniz halde, sizi kolunuzdan tutup bırakmayanlar. Gitmek istemediğiniz halde sizi kolunuzdan itenler.
Ama insanlar bildikleri okumakla herşeyi bildiğini sanırlar. Ya bildiğiniz bilgi yanlışsa? Ya da bilmeniz gerekeni sonradan öğrenirseniz? Belki de hiç bilmek istemediğiniz halde biliyorsanız?***
"Bırakamam."
"Gitmek istiyorum bırak lan bırak!"
Başımı boynuna bastırdığından dolayı, sesim ve hıçkırıklarım boğuk çıkıyordu. Elleri saçlarımın arasına girmiş, parmak boğumlarını hareket ettirerek okşuyordu.
Bağırmaktan boğazım kurumuştu. Sesli bir şekilde yutkunmuştum.Hani az önce dedim;
"Gitmek istediğiniz halde, sizi kolunuzdan tutup bırakmayanlar. Gitmek istemediğiniz halde sizi kolunuzdan itenler. "Babam ilk önce beni itmiş, ardından da şimdi beni tutmaya çalışıyordu. Ne yaptığını anlamıyordum. Canı istediği gibi beni kullanamazdı. Ben de canım ne isterse onu yapardım.
"Hayatta her şey istediğimiz gibi olsaydı, anneni isterdim oğlum."
Dediği ile kapanan gözlerimi açmıştım. Kaşlarım benden istemsiz çatılırken, Gelen bir anlık kuvvet ile babamı itmiş ve ondan kurtulmuştum. Arkam arabaya dönük bir şekilde duruyor, ciddi bir ifade ile babama bakıyordum. Elimi arkaya atmış ve avuç içimi arabaya yaslamıştım. Boşta kalan elimin tersi ile gözyaşlarımı bir hışımla silmiştim.
"Her ne sikimse. Gidiyorum."
Önümü tekrar arabaya dönmüş ve yasladığım elimi çekmiştim. Şoför koltuğunun kapısını açacakken kardeşlerimi gördüm. Bana anlamsız bir şekilde bakıyorlardı.
İşte bunlar da gitmek istediğim halde beni tutanlar. Hiç bir kelime etmiyordum ki onlarda konuşmuyorlardı. Mars dolmuş gözleri ile beni süzüyordu. Gözlerim abime kaydığında dudaklarını oynattı."Gitme."
Derince nefes almıştım. Tuttuğum siyah kapı kolunu sıkıyordum. Gitmemek ve gitmenin arasında sıkışıp kaldım.
Omuzumda bir el hissettiğimde, gözlerim omuzumda duran ele kaydı. Sonra o elin sahibinden ses geldi kulaklarıma."Bana bir şans daha ver Moon."
"Daha dün bu el bana vuruyordu. Şimdi destek olmak için mi koyuyorsun?"
"İzin ver anlatayım."
Kendimce gülmüş ve geri çekilmiştim. Kollarımı iki yana açmış ve babama bakamaya başlamıştım.
"Ya neyi anlatayacaksın neyi? Ha? Anlatılacak bir şey var mı? Lan şu arabanın arkasında benim diplomam var baba biliyor musun? Ya hadi geberene kadar içtim. İlişkiye girdim. Üç dört beş kişi ile yattım. Şu arkanda gördüğün lunaparka bile kaçak girdim. Araba yarışına katıldım. Hadi ne yapacaksın? Kemer yerine kırbaç mı kullanacaksın?"
Dudaklarımı dilimle ıslatmış ve anlamsızca babama bakmaya başladım. Tek kelime etmeden bana bakıyordu. Bir sessizlik var ama, bu sessizlik çok şey söylüyordu. Belkide söylemek isteyip de söylememeyi anlatıyordu.
Mars dayanamamış ve kısa bacaklarıyla yanıma doğru koşarak gelmişti. Yere diz çökmüş ve kollarımın arasına almıştım. Büzülmüş dudaklarıyla yere bakıyordu. Bende onun mavi gözlerine bakıyordum. Bak bu manzaraya kıyamazdım işte.
"Gidecek misin abi?"
Başımı yukarı aşağıya sallamış ve buruk bir gülümseme vermiştim.
Elleri ile oynamaya başladığında, burnunu çekmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GAVATHANE [Tamamlandı.]
HumorKardeşler. Babaların dediği Laftır "Gavathane" Haklıda, gavatız. En güzel modelinden.