.04.

101 16 7
                                    

Okul da tam tamına 8 saat boyunca ders görüyoruz. E babamın parfümü sayesinde sadece 3 ders işledim. Onları da pek dinlemedim gerçi. Chen, okuluna alışamamış durumda.  Eh, ilk günü o kadar da kötü geçmedi. Benim aksime iyi sayılırdı.
Okulumun ilk günü, ilk kavgam ve ilk kız kesme merasimi. İlkler her zaman ilk belalarıda getirir tabi. Mesela ilk disiplin suçu, ilk sapık lakabım falan fistan fasa fiso.
Neyseki Chen, kendisine iyi arkadaşlar edinmiş. Abimle benim gibi olmadı. Ama babamın hormonlarını alıyorsak, mutlaka gözüne kestirdiği bir kaç hatun vardır. Gavatız biz, olur böyle şeyler. Alıştık.

***

Eve döndüğümüzde, çantamı sırtımdan duvara fırlatmıştım. İçindeki kitap, defter hiç bir şey yoktu. Ders bile dinlemedim neden yanıma getireyim ki? Gerek yok.
Şimdi hepiniz 'mağdem bu çocuk yaramaz, nasıl da 5. Sınıfa geçti?' diyeceksiniz. Şu parfüm olayını hatırlıyor musunuz? Üç kelime; babanıza takıntılı öğretmenler.

Abim, ayakkabılarını ayağından fırlatırken, Chen sırt çantası ile doğruca odasına çıkmıştı. Abimle Chen'nin arkasından bakmış ve gülmüştük. İleride neler olduğunu bilmiyordu, şimdi güzel gelmişti tabi okul.

Abim tuvalete yönelirken, bende salona doğru geçmiştim. Babam evde olmadığı için rahattım. Çünkü sabah olan olay yüzünden, beni dövebilirdi. Fakat fikrim işe yaramıştı. Babamın dayağı mı? Dersten yırtmak mı? Sanırım dersten yırtmak. Babam beni 10 dakika içinde mahvedebilir. Ama ders 8 saat. Gerisini siz düşünün.

Yavaş ve cool adımlarımla salona vardığımda babamı görmüştüm ki..  Tâki başka bir varlık görüş alanıma girene kadar. O kim amk?

Gözleri mavi, saçları dağılmış, titriyor, yüzü toprak içinde ve oldukça korkmuş. Tatlı bir erkek çocuğu, babamın kucağına oturmuş ve etrafı inceliyordu.

Şaşkınca onlara bakarken, babamın kucağında oturan minik bedenin gözleri beni bulduğunda, babama iyice sinmişti. Babam miniğin baktığı yere baktığında, gözleri beni bulmuştu.

"Moonnie."

"Baba bu? Kim?"

"Kardeşin."

Siktir. Doğru mu duydum yoksa beynim okulun yüzünden yorgun mu düşmüştü? Bu tatlı velet bizim kardeşimiz miydi yani? Hangi ara gidip bunu yaptın diye sövmemek için zor duruyordum fakat bu velet bana çok güzel bakıyordu. Nedense içimde tuhaf bir his doluştu. Bu velet gerçekten benim kardeşim olabilir miydi? Gözleri de bana benziyor şerefsiz.

Dediğimi hatırlıyor olmalısınız. 'Babam şuan bekâr ve bize tekrar kardeş yapabilir' demiştim. Tanrı'dan başka bir şey isteseymişim olurmuş. Belki bir karı, araba falan.

Minik elleri babamın yakasını iyice sararken mavi gözleri ile beni süzüyordu. Bende ona eşlik ediyordum tabi. Başını babamın göğüsünden kaldırdığında, elinin tekini dudaklarına bastırmıştı.

"Baba. Su."

Babama baba dedi. Kıskanıyor muydum? Hadi beni geçtim. Chim bu durumu gördü mü? Abim? Chen? Beynim bir tepki vermiyordu. Sesi oldukça cılızdı.

"Baba bu velet nereden çıktı?"

"Ananın a- Moon, kardeşin su istiyor."

Amından, çok mantıklı bir cevaptı doğrusu. Bakın yine aynı cümleyi söylüyorum.
Babamın birçok kadını vardır. Acaba bu hangi kadından?

Babam kucağındaki Veledin Anlına hafifçe dudaklarını bastırdığında güldü.

"Mars, abinin yanına git ve sana su versin."

Mars mı? Adı Mars mı? Garip, Mars'tan falan mı gelmiş? Süper çocuk gibi bir şey mi? Bana biri ne bok olduğunu söylesin. Burada astronomicilik oynamıyoruz.

Mars, minik minik ve bir o kadar da çekingen adımlarla yanıma geldiğinde, başını yukarı kaldırmış ve bana bakmıştı. Minik eliyle elimi tuttuğunda babama anlamsızca baktım. Babam bana sorun olmadığını gösteren bir göz kırpması attığında, elimi tutan Mars'ı mutfağa doğru ilerlettim.

Mutfağa geldiğimiz de, elimi anında bırakmış ve yerde duran ay dede oyuncağına sarılmıştı. Arkasından bakmıştım. Hayatında ilk defa mı oyuncak görüyor?

"Bu senin?"

Bu senin nasıl sorudur amına koyim. Evet bu çocuk Mars'tan geldiğini kanıtladı. Dilimizi bilmiyor.

Oyuncağa sarılmış bir şekilde bana mavi mavi bakarken gülümsemiştim.

"Senin olsun."

Yerdeki parkelere oturduğunda, elindeki oyuncağa öyle sarılıyordu ki, istemsizce haline gülüyordum. Kıza da benziyordu. Yani yüz tipi falan.

Uzaylı yere otururken bense mutfak dolabından bir bardak çıkartmış ve tezgahın üzerindeki sürahiden bardağa su doldurmuştum. Duyduğum sesle bakışlarımı, duyduğum sese doğru çevirdim. Söyleyeyim hemen. Ay dede oyuncağı şarkı söylerken aynı zamanda da parlıyordu. Ve bizim Mars buna kahkahalarla eşlik ediyordu. Sikeyim çok tatlı.

Bu sesin yanında öküz gibi bağıran abimin sesi de eklenmişti.

"Moooğğğn ananın ki lan! Demek Chen Basso'ya bast- bu kim?"

Abim mutfağın kapısından içeri girdiği anda yerde Gülen Mars'ı gördüğünde cümlesini yarıda kesmişti. Şaşkınca bana bakarken bende abime bakmış ve omuz silkmiştim.

"Ananın ki işte bu."

"Siktir git lan."

Elimdeki su dolu Bardakla beraber Mars'ın yanına oturdum. Elimdeki bardağı dudaklarına götürmüş, ona suyu içirmiştim ve Bardağı yere koymuştum. Bir süre sonra abimde yanımıza geldiğinde, o da yere çökmüştü.

"Moon, bu ki-"

"Kardeşimiz"

Ne soracağını bildiğimden dinlemeyip, direk sorusunu cevaplamıştım. Elinde oyuncakla oynayan Mars, oldukça keyifli görünüyordu. Minik dudaklarından bir esneme kaçtığında, kollarını neredeyse gögüsü kadar oyuncağa sarılmıştı.

"Kardeşimiz."

"Wow.. Şaşırmalımıyım?"

"Babamdan bahsediyoruz. Sen düşün."

"Chim tahtını bırakır mı dersin?"

Evin en küçüğü, evin en yaramazı, evin en malı ve evin bakkalcısı olan Chim'in tahtı mı varmış? Saray gibi odada yaşayan Nyks Klye'nin bile tahtı yok.

"Tahtı mı varmış?"

"Evin en küçüğü.."

Sentinus, Mars'a bakmış ve elini saçlarına atmıştı. Hafifçe karıstırdığında Mars gülmüş ve mavi gözlerini abime çevirmişti.

"Adın ne?"

"Mars."

Sentinus bu garip ada hafifçe kıkırdarken, ben kalçamı iyice parkeyle birleştirmiştim. Kahverengi parkeler oldukça sert ve soğuktu. Kıçımdan yukarı soğuk yayılıyorken, ikisine bakmıştım.

"Güzel, nereden geldin?"

"Ayyemden."

Ne güzel de dedi. Resmen babamın "Ananın amından" kelimesini doğrulamıştı.

Sentinus da benim gibi parkelere oturduğunda, bana gülerek bakmıştı. Bende abime yan bir gülüş vermiştim. İkimizde bu kelimenin anlamını çok iyi biliyorduk çünkü. Gavatın yanında da fesat olduğumuzu demişmiydim? Dememişsem diyeyim. Fesatız. Bence kızları ellediğimizden anlamalıydınız.

-Moon.

GAVATHANE [Tamamlandı.] Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin