.21.

55 5 1
                                    

İnsanlar hayatta hep bencil olmuştur. Banzen kıskanç, bazen kibirli. Belki de insanlar karanlık olduğu halde aydınlığa gitmeye çalıştığı için mutsuz olmuştur, kim bilir? Mutsuzluk, göreceli bir kavram olsa da, hayat size bunu sike sike sunuyor maalesef. Ve hayatta insan gibi bencildir. Mutluluk çok vermez mesela. Çünkü hayat, sizin elinizdedir. Kendi küçük dünyanızda, kendi kurallarınızı yaratırsınız. Fakat bazen hayat sizi öyle bir oyuna getirirki, kendi dünyanızdaki, kendi kurallarınız bile gecersizleşir. Sonuçta siz de başka bir dünyanın evlatlarısınız. Dediğimi anladınız değil mi? Babamızın ve annemizin dünyasının birleşmesinden, bizim kendi dünyamız oluşmuş. Fakat ben ya da kardeşlerim, hiç annemizin dünyasını tanımadık. Hayat babamızın dünyasının kurallarının birkaçını yıkmış. Aşkı yok ederek, yerine özlemi bırakmış. İste hayat, budur. Karanlık ya da aydınlık. İyi ya da kötü. Güzel veya çirkin. Hepsi sizin dünyanızda var, hayatınızda değil.

***

Benim avuç içimdeki dünyam..

Avucumun içinde bakıp bakıp düşünüyordum tüm bunları. Ne benim dünyam? Ben dünyamı kiminle birleştireceğim? Benim hayatım aydınlık mı, yoksa karanlık mı? Adım Moon benim. Karanlık olmak kaderimdir belki de.

"Ne düşünüyorsun?"

Başımı kaldırıp, avuç içimi kapattım. Başımı sesin geldiği yöne doğru çevirdiğimde, gelen rüzgar saçımı hafif geriye doğru savurmuştu. Yine giyinmişti kırmızı montunu. Yine sürmüştü kırmızı rujunu. Söyleyin bana. Benim hayatımdaki bu güzel masal kahramanına, kül kedisimi yoksa kırmızı rujlu kız mı demeliydim?

"Hiç bir şey. "

O kırmızı dudaklarına bir gülümseme yerleştiğinde, yerimden kalktım. Şimdi başını kaldırıp bana baktığında aradaki boy farkı artmıştı. Hâlâ kızgın mıydı acaba bana? Ya da bu güzelim kül kedisi beni nereden buldu?

"Sen nerden geldin?"

"Geçiyordum öyle. Baktım seni gördüm. Ne yapıyorsun tek başına?"

Kızgın değil. Gözlerinden hatta konuşma şeklinden bile belli oluyordu. Önüne gelen saçlarını geriye attığında gözlerim direk parmaklarına takılmıştı. Hâlâ nişanlı değildi. Ya da sözlü. Her ne boksa işte. Gerçi Nişanlısı ya da sözlüsü olsa beni germezdi. Gavathaneyi okuyorsunuz, gavatlık yapıp kaçırırdım.

Dudaklarıma yan bir gülüş takıldığında, elimi banka atıp ondan destek alırcasına yan bir şekilde eğildim. Bia da gülümsediğinde anladım ki ben dünyamı onun dünyası ile birleştirecektim. Gerçi bir önceden öpüşmüştük değil mi?

"Yıldız olsam ilk sana kayardım. "

"Ne?"

Çok mu tırrekçe oldu? Ya da malca? Tamam kız şu an benden soğudu. Ne dünya kaldı ne ahiret. Ben hayatımda hiç iltifat yapmadım ki. Genellikle vücudumu kullandığım için gerek duymamıştım.

"Yıldızlar diyorum, çok güzel değil mi?"

Bunu söylerken elimi gülürek yukarı kaldırmış ve bakmıştım toprak gözlerini. Ama o bana anlamsızca bakıyordu.

"Hava aydınlık Moon. "

"Ha.. Öyle mi?"

Başımı gökyüzününe doğru çevirdiğimde Dudaklarımdan bir küfür çıkmıştı fısıltıyla. Resmen sıçtım,şimdi sıvıyordum. Birazdan da sıvadığımı yemezsem bu gece ölmeyeceğim demektir.
Elimi saçlarıma attığımda, geriye doğru yatırdım. Derin bir nefes aldığımda, alnımda o narin ellerini hissettim.

GAVATHANE [Tamamlandı.] Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin