4. Bölüm

9.4K 242 2
                                    


"Haber verseydin bu kadar hazırlıksız olmazdım baba. " dedi Oğuz.

Sabahki sunumu berbat geçmişti. Hatta geçememişti. Bir önceki gece yine abartmış, feneri İstanbul'un öbür ucunda söndürmüştü. Bunun üzerine bir de toplantı saati erkene alınmıştı. Oradan geri gelmek tabiiki geç kalmasına neden olmuş, bu yüzden de eve uğrayamamıştı. Şirkette üzerini değiştirirken bilgisayarının yanında olmadığını hatırlasa da iş işten geçmişti. Neyse ki babası oğlunu tanıyordu da oğlunun çalıştığı departmanın müdürü Melih beye önceden başka bir sunum hazırlatmıştı. Oğuz on dakikalık çalışmayla yine de iyi iş çıkarmış, anlaşmayı imzalatmıştı ama babasının azarından tabiki kurtulamayacaktı.

"Oğlum sana haber versek ne, vermesek ne? Barlarda tanıştığın kadınların koynundan çıkıp sunum hazırlamaya vakit bulamıyorsun ki. "

"Baba yemin ederim hazırladım ya bilgisayar evde kalmış. "

"Hadi bilgisayar evde kaldı. Geç kalmanı nasıl açıklıyorsun bana oğlum? Hele üstünü başını açmıyorum bile. Yakıyordun güzelim anlaşmayı. Allahtan Melih abin vardı da kurtardı. Daha çok beklersin istediğin yeri. "

"Baba Allah aşkına boşuna mı okudum ben ya kaç sene? Yapma Allah aşkına şu donanımımla harcıyorsun beni. "

"Şirket yönetmek öyle donanımla olmuyor paşam. Biz bilmezdik öyle donanım monanım ama bak lise mezunu halimizle nerelere geldik. Sorumluluk sahibi olacaksın önce. İşini nasıl yapman gerektiğini bileceksin. Bu yüzden kararımı verdim burada aynı pozisyondasın iki ay daha. "

Daha kötüsü de olabilirdi diye düşünerek "peki baba. " dedi Oğuz.

"Daha bitmedi. Seninle bir işim daha var. Çok hoşlanacağın bir iş"

"Daha ne olabilir ki baba."

Bu cümleye babası koca bir kahkahayla cevap verdi.

xxx

Deniz sabah kalktığında derse geç kalmıştı. "Bir gün de farklı olsun ya" diye söylenerek hızla hazırlandı. Kapıdan çıkarken Melis'e seslendi. Melis de kendisinden farksızdı. O da işe geç kalmış, saçlarını kurutuyordu. Ne kadar telaşlı olduğunu gömlek düğmelerine bakıp anlamak mümkündü.

"Melis gömleğini yanlış iliklemişsin Bebek. "

"Aman başlayacağım şimdi gömleğine de saçına da. Zamanında okumamayı seçecektik kızım biz. İki çocuğumuza bakardık evde ne güzel. Şimdi şu halimize bak. "

Deniz gülmeye başladı. O da akademisyen olacağım derken bu hayatı yaşayacağını düşünmemişti. Koşarak iki üç sokak ilerideki kampüse gitti. Sınıfa gittiğinde hocanın henüz gelmediğini görünce kantine inip kahvaltı yapmaya başlamışken yanına gelen Akın'ı görünce gülümsedi.

"Ders iptal olacak heralde Deniz. Yarım saattir yok Ahmet Hoca. "

"Boşuna koştum desene o kadar. "

O sırada arkasından gelen Caner yanağından bir makas aldı ve sohbete dahil olmamasına rağmen Deniz'e cevap verdi:

"Fena mı oldu güzelim beni görmüş oldun işte. Dersin iptal olduğuna göre birşeyler mi yapsak baş başa. Bana gideriz, film izleriz beraber. Ya da daha eğlenceli bir şeyler."

"Benim seninle baş başa birşeyler yapmayacağımı ne zaman anlayacaksın acaba Caner merak ediyorum. "

"Aaa niye öyle diyorsun fıstık mezuniyet gecesi öyle demiyordun ama. "

Deniz daha fazla kendini tutamayarak gülmeye başladı.

"Ya gören de bir şey oldu sanacak salağa bak. "

Caner Deniz'in lisanstan sınıf arkadaşıydı ama canerin mezun olmasına iki dönem vardı. Önceden bu kadar yakın değillerdi. Mezuniyet gecesi başka türlü bir samimiyetle Caner'in evine gitmişlerdi. Ama Deniz'in son anda vazgeçmesiyle bütün gece sadece oturup konuşmuşlar, sonrasındaysa birbirlerinin en yakın arkadaşı olmuşlardı.

"Neler yaşadık da hala yanımdasın ya kankam benim."

"Niye olmayayım acaba bu mükemmel erkeği başka türlü elde edemiyorum ne yapalım kader. "

Caner küçük bir kahkaha attı ve Deniz'e dönerek:

"Ya deniz senin dersin yoksa cidden birşeyler mi yapsak? Benim hiç derse giresim yok. Melis'i de çağırırız. Akın sen de gelirsin dimi kardeşim?"

Bunu duyan Akınsa Caner'e dönerek konuştu:

"Yok kardeşim ben derse gireyim hoca değişti falan diyorlar. Deniz sen de gelsen iyi olur tabi sen bilirsin de."

Akın da aynı dönem mezundu ve yine beraber yüksek lisanstaydılar. Çok iyi bir insandı ama Denizle aralarında küçük bir rekabet vardı. Çünkü Deniz dönemlerinin birincisi, Akınsa ikincisi olmuştu ve Akın belli ki bunu değiştirmek niyetindeydi. Deniz Akın'ın arkasından bakarken "hadi bakalım" diye geçirdi içinden ve Caner'e dönerek tekrar konuştu:

"Senin daha nereye derse giresin yok ya bitir şu okulu artık. Hem duyduğun üzere benim de dersim var. Birinciliği buna kaptırmam biliyorsun ki. AMelis de çalışıyor bu gün zaten. "

"Benim ne zaman derse girdiğimi gördün sen? "

"Girmediğin için zaten sen oradasın, ben buradayım. Şimdi sen kendin mi gidersin dersine, ben mi götüreyim?"

"Off Deniz beee bıktım senden annem gibi dır dır dır. Çık git hayatımdan artık. "

Denizse bu cümleye yapmacık bir gülüşle karşılık verdi ve ikisi de kalkıp sınıflarına doğru yol aldılar.

xxx

Deniz sınıfa girip oval masanın en uçtaki koltuğuna oturdu. Yanına gelen Akın'la selamlaştıktan sonra karşı tarafta oturan Mine'nin konuşmasını dinlemeye başladı:

"Valla selinciğim ben de Ercan hocadan duydum. Adam Arellerin oğluymuş ama yurtdışında doçentlik falan almış. Şimdi Ahmet hoca da gidince bunu çekmişler hemen buraya. "

"Ama yaşı 26 diyorsun ya nasıl doçent olmuş bu adam? Gerçi Arellerdense torpil falan yapmışlardır buna."

"Kızım yurtdışı diyorum nasıl torpil olabilir? "

"Aman ne biliyim ben be. Boşver hem onu tipi nasıl? Yakışıklıysa iki cilve yapar alırız elimize."

"Tipi çok iyi de adam biraz playboy ya. Aynı kızla iki kere görülmemiş bu güne kadar. "

"E tamam işte. Geçtik kızım bu dersten geçtik. "

Deniz daha fazla dinlemek istemeyerek telefonuna döndü. "Bu kızları nasıl alıyorlar bu okula bu salaklıkla" diye düşünürken bahsettikleri yeni hocanın sınıfa girmesiyle donup kaldı.


TENLERİN SEÇİMİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin