29. Bölüm

1.9K 107 18
                                    


   Deniz duyduklarıyla gelen Bahar'ı dövme hissine zorlukla karşı koyup hızla bulunduğu koridordan ayrıldı. Olmuştu işte, ona istediğini vermişti. Şimdi oturup onun planlarını dışarıdan izlemek zorundaydı. Bu ona çok zor geliyordu. Özellikle Oğuz'un o halini gördükten sonra... Ne hale gelmişti öyle? Onu böyle görmek Deniz'in en son isteyeceği şeydi. Nasıl da yorgun düşmüştü gözleri. o her zaman öz güveniyle yıkıp geçen Oğuz değildi de bambaşka biriydi sanki. Oğuz'u bu hale getirmek Bahar'ı nasıl mutlu ediyordu anlayamıyordu Deniz. Onu seviyorsa bile -ki Deniz buna ihtimal bile vermiyordu- insan sevdiği adamın bu hale geldiğini görerek nasıl mutlu olabilirdi ki? Seven insan ne olursa olsun sevdiği kişinin mutlu olmasını isterdi Deniz'e göre. Bu kendi mutsuzluğu demek olsa bile...

XXX

Bahar Deniz'in gidişini izledikten sonra yüzündeki gülümsemeyle odasına geçip kapısını kilitledi. Planı biraz yavaş da olsa ilerliyordu işte. Deniz sonunda başarmıştı, Oğuz'u kendinden soğutmuştu sonunda. Şimdi sıra kendisindeydi. Oğuz'u eskisi gibi kendisine bağımlı hale getirmeliydi. Bu kez işi biraz zordu biliyordu, ama bunu bir kez başarmıştı, neden bir kez daha olmasındı ki?

XXX

Oğuz sakinleşemiyordu. Anlayamıyordu, nasıl bu hale geldiklerini hala çözemiyordu. her şey mükemmel giderken bir anda bunlar nasıl olmuştu? Bahar yine hayatını nasıl bitirebilmişti böyle? Biliyordu, bunun Bahar'la ilgisi olduğunu biliyordu. Ama bunu kanıtlayan hiçbir şey yoktu elinde. Çıldıracak gibi hissediyordu kendini. Deniz ise her seferinde kariyerini ön plana atıyordu. Fakat neydi o hali öyle, görünce acısı katlanmıştı, kariyerini düşünüp ayrılan bir insan nasıl bu kadar perişan hale düşebilirdi ki? Mutlu olmalıydı Deniz, kariyerini kurtarmıştı işte, artık tamamen kariyerine odaklanabilirdi. Neden öyle üzgündü o zaman? Oturmayan noktalar vardı ve Oğuz bunları bulacaktı...

XXX

Deniz düşüncelerle eve vardığında Melis'in evde olduğunu fark edip endişelendi. En yakın arkadaşı günlerdir evlilik hazırlıkları yüzünden eve uğramıyordu ve Deniz'in yaşadıklarından haberi yoktu. Deniz onu arayıp yanına çağırabilirdi, ya da telefonda her şeyi anlatabilirdi tabii ki, ama arkadaşının mutlu günlerini kendi problemleri yüzünden mahvetmek istemiyordu. Zaten yeterince yük olmuştu ona senelerdir. Daha fazla kendisi yüzünden üzmeyecekti Melis'i. Bu yüzden olayı saklamak isteyerek koşup odasına geçti. Neyse ki Melis geldiğini duymamıştı da, onu bu haliyle görmemişti, görse anında anlardı zaten. Hızla saçlarını düzeltti, hafif bir makyaj yaptı ve kapı tarafına tekrar geçip yeni geliyormuş gibi gürültüyle kapıyı açıp kapattı. Melis tahmin ettiği gibi koşarak kapıya geldi ve Deniz'e sarıldı:

"Deniz'im. Canım benim. Nasıl özledim seni anlatamam. Günlerdir koşturmaktan canım çıktı, seni de arayamıyorum özür dilerim aşkım ya..."

Deniz dolan gözlerini sesine yansıtmamaya çalışarak kendisinden ayrılmaya yeltenen Melis'i kendine daha çok bastırdı ve gülerek konuştu:

"Melis'im ben de seni çok özledim aşkım... Ben de arayamadım seni kusura bakma, malum dersler falan."

Bu sırada Deniz'in kollarından zorlukla kurtulan Melis ona baktı ve Deniz'in tahminlerini doğrulayacak şu cümleleri söyledi:

"Ne oldu sana böyle be? Ne bu gözlerinin hali? Ağladın mı sen?"

Deniz başına gelecekleri biliyordu ve neyse ki hazırlıklıydı, hazırlanırken muhtemel tüm sorulara cevaplarını hazırlamıştı:

"Ne ağlaması Melis, saçma sapan konuşma kızım ya. Ödev yapıyorum her gece olacak o kadar yani boşa okumuyoruz herhalde."

TENLERİN SEÇİMİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin