Oğuz bütün işlerini hallettikten sonra Esra'dan kendisine bir çanta hazırlamasını istedi. Önceki gece Deniz'le konuşurken her şeyi kafasında planlamıştı. Haftasonunu Alaçatıdaki yazlıkta geçireceklerdi. Oraya gidene kadar 3 gün boyunca yol üzerindeki akıllarına esen her yerde mola verecekler, istedikleri her şeyi yapacaklardı. Hatırladığına göre Deniz İzmirliydi ve tanıdığı her İzmirli gibi oraya gidince bambaşka bir insan olacağını tahmin ediyordu Oğuz. Bu tatille beraber Deniz'le aralarındaki duygusal mesafeyi de kapatmayı planlıyordu. Evet, Oğuz içini çoktan açmıştı Deniz'e, ama Deniz hala mesafeliydi. Bir tek yatakta kalkıyordu o mesafe. Bu durum tatilde düzelecekti. Hafta sonuna kadar sadece gezip eğleneceklerdi. Bu sırada da birbirlerine kendilerini açacaklardı. Tabii her şey planladığı gibi giderse...Deniz Melis'e kahvaltıda Oğuz'la konuşmasını anlattıktan sonra heyecanla çantasını hazırladı ve Oğuz'un aramasını beklemeye başladı. Onunlayken içini tarifsiz bir mutluluk kaplıyordu. Onun herkesi, her şeyi unutturan bir havası vardı sanki. Bu duyguları ona açamıyordu belki, ama o da Deniz'i buna zorlamıyordu. En güzeli de buydu işte, hiçbir şeyi aceleye getirmeleri gerekmiyordu. İkisi de bunu istemiyorlardı. İkisi de sadece anı yaşıyor, ne kendilerini mutlu ederse onu yaşıyorlardı. Deniz bunları düşününce küçük bir pişmanlık yaşadı ama bu kesinlikle Oğuz'la ilgili değildi. Kendinin bu duygularını biraz daha belli edebilmiş olmasını isterdi. Evet, kendisi mutlu oluyordu, ama onun aynı duyguları yaşayıp yaşamadığını bilmiyordu. Bu tatil bu yüzden Deniz için bir dönüm noktası olacaktı. Kalbini açacaktı Oğuz'a, onun da mutlu olması için bir neden verecekti ona... Telefon sesiyle düşüncelerinden sıyrıldı, beklediği telefonla hızla yerinde doğrulup heyecanla telefonu açtı:
"Günaydın Oğuz. "
"Günaydın canım. Hazır mısın, geleyim mi diye soracaktım."
"Evet hazırım ben. Ne zaman istersen gelebilirsin. "
"Tamamdır beş dakikaya çıkıyorum yola. "
"Tamam bekliyorum. "
Oğuz kısa süre sonra Deniz'in dediği durağa geldiğini haber verince Deniz çantasını kapıp Melis'i aradıktan sonra evden çıkıp durağa gitti. Oğuz arabanın önüne yaslanmış Deniz'i bekliyordu. Her zamankinden farklı olarak oldukça spor giyinmişti ve bu tarz da bu adama yakışmıştı. Bu adama yakışmayan bir şey yok muydu? Deniz bu görüntüyle aklının gittiği yerleri susturmaya çalışarak ona doğru ilerledi. O sırada Oğuz da Deniz'in elbisesinin nasıl yakıştığını düşünüyordu. İkisi karşı karşıya geldiklerinde birbirlerine sarılmaya yeltenseler de birinin görme ihtimaline karşı kendilerini tuttular. Oğuz hızla "hadi arabaya geçelim." Deyince Deniz heyecanla arabaya bindi. İkisinin de heyecanı gözlerinden okunuyordu. Oğuz bir süre ilerleyip ikisini de tanıyan kimsenin olmadığından emin olduğu bir yolda arabayı durdurarak Deniz'e dönüp sarıldı:
"Seni çok özledim Deniz. "
Deniz bunu duyunca önce sadece bir gündür görüşmediklerini söyleyecekken evde düşündüklerini hatırlayarak kendini durdurdu. Önce ona kollarını sardıktan sonra o da kalbinden geçenleri söyledi.
"Ben de özledim. "
Oğuz bunu duyunca kollarını gevşetip Deniz'in yüzüne mutlulukla baktı. Bunu duymayı hiç beklemiyordu. Ama Deniz söylemişti işte. Planladıklarını bir an unutarak dudaklarını birbiriyle buluşturdu. Aylardır görmüyormuş gibi bir özlem ve heyecanla öpüyordu Deniz'i. Deniz'in de ondan kalır yanı yoktu. Tam her şeyi unutup Deniz'i kendi kucağına alacakken planını hatırladı. Alaçatı'ya kadar kendini tutacaktı. Ne kadar zorlansa da kendini çekip gülümseyerek Deniz'in yanağını okşarken konuştu:
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TENLERİN SEÇİMİ
RomanceHayatı her zaman hafife alan, kadınları umursamayan, çapkın bir adam; yaşanabilecek en zor şeylerden birini yaşayan, aşka güveni kalmamış, kendini tek gecelik ilişkilerle avutan bir kadın, ve ikisinin de alışık olduğu bir gece... Bir kişi bir insanı...