24.Bölüm ∞

39.6K 1.5K 57
                                    

24.Bölüm ∞

Akın odanın içinde fıldır fıldır dönerken bende endişeyle dudağımı kemiriyordum. En sonunda duraksayıp bana yaklaştı ve önümde diz çöküp yüzüme düşen bir tutam saçımı kenara çekti. Ela gözleriyle tam gözlerimin içine bakarken ürperdim ve 'yakınım' olabilecek herkesi tekrar gözden geçirdim. Ama tanıdıklarımdan kimse böyle bir şey yapamazdı ki, neden yapsın? O sırada sevdiğim adamın kalın, tok sesini duydum.

"Ben Macit'ten şüpheleniyorum" dediğinde şaşkınca başımı kaldırıp ona baktım. Gözlerini kısmış bana bakıyor ve tepkimi gözlüyordu. Bir an çıkışıp saçmaladığını, Macit'in ne olursa olsun böyle bir şey yapmayacağını söylemek istesem de 'neden yapmasın' dedim birden.

Babamın Macit'i sevdiğini ama ne olursa olsun evlenmemize de karşı çıkacağına emindim. Çünkü babam yaşım gelmiş olsa bile akraba evliliğine karşıydı hele ki Macit'in babası Sinan amcamla araları o kadar da iyi değilken. Üstelik Macit gitmeden önce de delirmiş gibiydi ve yapabilecekleri gözle görünür bir şeydi.

Babam Macit'i çok sever, benden ve Demir ağabeyimden ayırmazdı ama Macit, babamın evlenmemize izin vermeyeceğini bildiği için babama zarar vermiş olabilir miydi? Daha da kötüsü sonrasını bile düşünmeden öz amcasını öldürmüş olabilir miydi? Beynim allak bullak olmuş hiçbir şey düşünemiyordum.

"Dilşah bak o adam..." deyip duraksadı Akın.

Derin bir nefes aldım. "Olabilir. Her türlü ihtimale karşı, hazır bulunmalıyız" dedim başımı sallayarak. Öte yandan artık babamın ölmediğini, öldürüldüğünü kesinleştirdiğimize göre bu işi polise bildirmeliydik. "Polise... gidecek miyiz?" dedim fısıltı gibi bir sesle.

Akın tekrar kalkıp odanın içinde bir süre dolandı ardından elini alnına koyup ovdu. "Hayır polise gidemeyiz. Bir mesaja kanmamızın ne kadar salakça olduğunu söyleyeceklerdir, üstelik katil etrafımızdan biriyse kimseyi telaşa düşüremeyiz" dedi haklı olarak.

Günün yorgunluğu üzerime bastırır ve gözlerim yavaşça kapanırken "Uyu Dilşah. Her şey çok daha güzel olacak" diyen sevgilime nedensiz güvendim ve onun geniş yatağına uzanıp derin bir nefes aldım. Nevresim onun kokusuyla sarmalanmışken iyice sarhoş gibi olup mayışırken fısıldadım.

"Yanımda olduğun için... minnettarım" ve derin bir uykuya daldım.

>><<

55, 56, 57, 58, 59, 60... Ve saat 4.00 oldu.

Bütün bir gece uyuyamayıp odada dolanıp durmuştum. İş gerçekten ciddi gibiydi. Bir insanın cinayete kurban gitmesi söz konusuydu ve bu kişi de iş hayatında oldukça tanınan Sami Başaran'dı. Tekrar odada dolanırken gözlerim yatağımda kıvrılıp uyuyakalan, sarı saçlı afete takıldı ve gülümsedim. Onun bana güvenip böyle önemli bir şeyi anlatması, beni anlamsız bir huzura boğmuştu. Diğer bir yandan onun garip tavırlarının sebebini de öğrenmiştim.

Eğer mesajları atan kişi doğruları söylüyorsa katil etrafımızdan veya Dilşah'ın etrafından biriydi. Gerçi onun etrafındaki hemen hemen herkesi tanıyordum. Öyle çok bir akrabası da yoktu. Benim ilk olarak aklıma gelen kişi tabii ki; Macit'ti. Çünkü o en başından beri Dilşah'a olan duygularını açığa vurmuş, ruh hastası gibi onu sahiplenmişti!

Tanrım! O adamı diri diri toprağa gömmek, ardından mezarının üzerinden tekrar, tekrar ve tekrar geçmek istiyordum. O aptal herif nasıl benim sevgilime yan gözle bakabilirdi!? Gerçi bu durumda sonradan gelen ve ortalığı karıştıran bendim ama bu sonucu değiştirmiyordu; Dilşah bana aitti.

Sev Yeter (2)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin